Mevzu Türkiye’ye çekilen operasyon olunca, en önce bunların sesi çıkıyordu.
MİT, Gezi, 17/25 ve 15 Temmuz darbe girişimlerinde…
Sınırımızda fiilen PKK devleti kurulmaya çalışıldığında…
Bizden toprak koparmak için başlatılan çukur-hendek kalkışmasında…
Obama’nın, Trump’ın, Biden’ın ve bilumum Avrupa ahalisinin ülkemize yönelik açık tehditlerinde…
Ve elbette bütün ekonomik operasyonlarda biz “Yapmayın, etmeyin; bu oyunlara gelmeyin” dedikçe…
Bunlar koro hâlinde “Yine mi dıj güç", “Yine mi minnaklar” diye alaya alıyordu.
Biz bunların siyaset ve medyadaki (sosyal medya da dâhil) hainlerine vurdukça, hepsi toplaşıp bizi baskı altına almaya çalışıyordu.
Ne yazık ki, şunca olan biteni gözüyle gören, kulağıyla işiten bir kesim (özellikle gençler) bunların rüzgârına kapıldı.
Doğu Akdeniz, Ege ve Karabağ da dâhil, şu yukarıda saydıklarımın hepsinde devletin ve milletin aleyhine duruş sergileyen…
Kandil’le, Pensilvanya’yla ve elbette bu taşeronların sahipleri ile apaçık iş birliği yapan siyaset, maalesef ki 2019’da istediği sonuca ulaştı ve gemi daha da azıya aldı.
İletişim kanallarının bu kadar yaygın ve güçlü olduğu, gerçeklerin bu denli çıplak göründüğü bir dönemde toplumun nasıl kendi menfaatlerinin aksine manipüle edilebildiğini gördük.
Sınırlarımızın içinde ve dışında sahada elde ettiğimiz başarının; her milletin ideali olması gereken millî savunma gücümüzün; sanayi, teknoloji, enerji, devasa yatırımlar gibi kalkınma hamlelerimizin içeriden yapılan beşinci kol faaliyetleri ile nasıl önemsizleştirildiğini müşahede ettik.