Bu soruyu, yatırım danışmanı
bankacı dostuma yönelttim.
Cevabı şu oldu;
“Olağandışı bir durumu
yaşıyoruz.
Panik havası var.
Bundan dolayı alımlar
artıyor.
Bu kadar yükselme normal
değil.
Buralardan döviz almak da çok ama
çok büyük risk.
Kesinlikle anormal şeyler
oluyor.
Altın, avro, doların aynı zamanda
birlikte yükselmesi izah edilebilir gibi değil.
Çünkü dolar ve altının aynı anda
artması iktisat kurallarına aykırı bir durum.
***
Altının gramı 170 TL’lerde iken
“Artık yolu yok. Yükselemez” diyorduk.
Şimdi 203 lira.
Dolarda 4,50-5,00 lira yıl sonu
beklentisi idi.
Hepsi altüst oldu.
Bu kadarını asla
beklemiyorduk.
Artık yatırımcılarımıza hiçbir
şey demiyoruz.
Parasını riske atmak istiyorsa
giriyor ama, bu bir yerde patlayabilir.”
***
İşte, siyasetten uzak bir uzmanın
yorumu…
Görünen gerçek şu ki; Türkiye’ye
apaçık operasyon çekiliyor.
Aylardır yazmıyor muyuz
zaten, “Seçime kadar, son defa, ellerinde ne varsa
bütün güçleriyle saldıracaklar” diye…
İşte o günleri
yaşıyoruz.
Madem
kendi kararlarımızı özgürce almak
için tam bağımsızlık istiyoruz.
Madem “Sınırımıza
terör devleti kurdurtmayız” diyoruz.
Madem, “Bize karşı
beslediğiniz teröristlerin hepsini tek tek
temizleyeceğiz” diyoruz.
Madem “Yüz
milyarlarca dolarımızı koalisyonlar, darbeler ve terör gibi
aparatlarla hortumlamanıza artık göz
yummayacağız” diyoruz.
Madem Kudüs’ün işgaline sessiz
kalmıyor, Suriye’de, Irak’ta, Katar’da, Filistin’de ABD’ye kafa
tutuyoruz.
Madem, “Kiminle ne
ilişki kuracağıma ben karar veririm” deyip, onca
kumpasa rağmen Rusya’yla iş birliği yapıyoruz.
Madem devletimize
yerleştirdikleri FETÖ itlerini, “Yapmayın,
etmeyin” uyarılarına aldırmadan
temizliyoruz.
Bu kadarı olacak.
Terlemeden, yorulmadan, sıkıntı
çekmeden istiklal mücadelesi kazanılmaz.
Ama merak etmeyin…
24 Haziran’dan
sonra, bükemedikleri bileği öpmeyi de tadacaklar.
******************
Kandil istedi,
Kılıçdaroğlu yaptı
Henüz listeler
tamamlanmamıştı.
Her seçim CHP’ye ve Genel
Başkanı’na çağrıda bulunan Kandil, bir defa daha açıklama
yaptı.
Örgüt elebaşlarından Cemil
Bayık, “Erdoğan-Bahçeli ittifakının yıkılması için 24
Haziran son şansımız. CHP 7 Haziran’daki gibi HDP’ye destek olsun,
HDP baraj altında kalmasın” dedi.
Sonra n’oldu?
Kemal Kılıçdaroğlu, HDP’ye yakın
görünen isimleri liste dışı bıraktı.
CHP’nin dışladığı Ahmet Şık,
Barış Atay ve Erkan Baş’ı HDP aday yaptı.
Böylece CHP’ye aşırı soldan ve
Alevilerden gelecek oylar HDP’ye yönlendirilmiş oldu.
Yani dolaylı olarak Kandil’in
isteği yerine geldi.
***
Peki, bundan sonra ne mi
olur?
Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanlığına
İnce değil, Akşener’in seçilmesi,
Meclis’te ise HDP’nin var olması
için elinden geleni yapar.
Ülkücü oylarını kaçırmamak için
HDP’nin ittifaka açıktan katılmasına karşı çıkan Akşener’in gerçek
yüzünü de işte o zaman görürüz.
Hoş, o da Demirtaş’a özgürlük
istememiş miydi?
******************
Haydi açıkla bakalım
Kılıçdaroğlu!
Ne yaptılar, ettiler,
cezaevindeki Enis Berberoğlu’nu susturdular.
Ama liste dışı bıraktıkları Eren
Erdem öttü.
FETÖ’den hakkında 22 yıl
isteniyordu.
Can Dündar gibi Almanya’ya kaçmak
istedi.
Başaramayınca pimi
çekti.
Bir TV’ye bağlanıp aynen şunları
söyledi;
“Ben CHP medya komisyonu
üyesiyim.
Herhangi bir gazeteye
kafama göre gitmem.
Enis Berberoğlu ile
birlikte, Zaman gazetesine Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla
gittik.
MİT raporlarını da bana
Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan verdi.”
***
Bahsettiği; MİT tırı
hadisesi...
Bir devletin görüp görebileceği
en büyük ihanetlerden biri.
Can Dündar bu yüzden kaçtı,
Berberoğlu bu yüzden hapse girdi, Kılıçdaroğlu bundan yırtmak için
Ankara’dan İstanbul’a yürüdü.
Ve Eren Erdem ilk kıvılcımı
çaktı.
Hoş, zaten biliyorduk ki bunlar
Zaman’dan çıkıp Cumhuriyet’e belge götürmüşse, Kılıçdaroğlu’ndan
izinsiz olmazdı.
Nitekim, FETÖ’nün servis ettiği
MİT tırı ihanetinin fotoğrafları Cumhuriyet’te yayınlanmadan 15 gün
önce, Kılıçdaroğlu ekibiyle FETÖ’cüleri ziyaretteydi.
“Kamyonlardaki kasaların
görüntülerini seyrettim” itirafı bile CHP Genel
Başkanı’nı ele vermek için yeterliydi.
Tıpkı Baykal kasetini izlediğini
ağzından kaçırıp, “Kim getirdi?” diye
sorulunca da, “Yüzleri maskeliydi,
hatırlamıyorum” kıvırması gibi…
Ama onca baskıya rağmen ne
Baykal, ne de MİT tırı kasetlerine cevap verebildi.
Yaptığı tek şey; hakkındaki
şaibeleri bastırmak için
çıktığı sözde ‘adalet’ yürüyüşü
oldu.
Eren Erdem’in
itiraflarından sonra yine susarsa, yargıya
sesleniyorum;
Adalet lazım,
adalet…
Kılıçdaroğlu’nun suç
işleme özgürlüğü mü var?