Hadi daha eskiye
gitmeyeyim…
2010’dan başlayalım.
Yani, Suriye’de iç savaşın
başladığı tarihe…
***
O sene çok önemli bir şey
oldu…
İsrail’in kuzeyinde, trilyon
metreküplük doğalgaz yatakları keşfedildi.
Ve Akdeniz bir anda ısındı,
araştırmalar hızlandı.
Amerikan Jeolojik Araştırma
Merkezi, 2010’da yayınladığı raporda, Doğu
Akdeniz’de toplam 15 trilyon metreküplük
doğalgaz rezervi bulunduğunu duyurdu.
Bunun ekonomik boyutu neydi
biliyor musunuz?
3 trilyon
dolar…
***
Raporda, 15 trilyonluk
rezervin 3,5 trilyon metreküpünün Kıbrıs adasının
çevresinde olduğu, ayrıca bölgede 8
milyar varillik petrol tespit edildiği
açıklandı.
Rakamlar, Doğu Akdeniz’de kıyı
şeritlerinin paha biçilemez değerini ortaya koydu.
Sonra neler oldu,
biliyorsunuz.
Suriye’de kan gövdeyi
götürdü…
Ülkenin kuzeyinde PKK’ya devlet
kurulmaya kalkışıldı…
Kuzey Irak, referandumla
bölünmeye çalışıldı…
Türkiye’de defalarca darbeler
denendi…
ABD Başkanı, ışıklı küreye el
bastırarak yeni ittifaklar kurdu…
İran karıştırıldı, tutmayınca
ambargo başladı falan.
Son dönemde Yunanistan’la
yaşadığımız gerilim de cabası...
***
Rusya ile ittifak kurup, Fırat
Kalkanı, Zeytin Dalı operasyonu ve İdlib hamlesiyle Suriye’de
oluşturulmaya çalışılan koridorun önünü kesen Türkiye, Kuzey
Irak’ta referandum planını da bozarak, Doğu Akdeniz’deki enerjiden
payına düşeni alacağını cümle âleme ilan etti.
Afrin operasyonunda Awacs’la uçan
dönemin Genelkurmay Başkanı, şimdiki Millî Savunma Bakanımız Hulusi
Akar’ın,
“TSK modern yöntemlerle
üç harekât alanını bir merkezden idare kabiliyetine
sahiptir.
Sadece Kardak değil, tüm
Ege’yi kapsayabiliyoruz.
Hem Afrin’de operasyon
yapacak hem de aynı anda Doğu Akdeniz ve Ege’yi kontrol edebilecek
güce sahibiz.
Akdeniz’de, Ege’de bir
görev olursa, vatanımız, milletimiz için gözümüzü kırpmadan yerine
getiririz.
Kimse yanlış hesap
yapmasın” açıklamasını hatırlatmak
isterim.
***
Afrin operasyonu sürerken,
Akdeniz’i konuşmanın sebebini o günlerde hakkıyla
anlayamamıştık…
Gelin, bugün gelinen noktada, bu
meydan okumanın önemini biraz daha irdeleyeyim…
ABD’lilerin 2010 yılındaki
raporunda geçen rezerv, Türkiye’nin 572 yıl,
Avrupa’nın ise 30 yıllık doğalgaz ihtiyacını karşılar
büyüklükteydi…
Burada dikkat çeken bir başka
ayrıntı daha vardı…
İsrail’in sahiplendiği rezervin
çok büyük kısmı, Levant Havzası olarak
bilinen, Filistin’in de söz sahibi
olduğu bölgedeydi…
Türkiye, Filistin’in haklarını
uluslararası camiada savunurken, kimin hangi hesaplarına darbe
vurduğunu da anlamış oluyorduk böylelikle…
***
Daha fazla rakam verip, zihninizi
yormak istemem ama…
2010’dan bu yana köprünün
altından çok sular aktı ve rezervin, o rapordakinden çok daha fazla
olduğu anlaşıldı.
Doğu Akdeniz’in
tamamında 122 trilyon metreküp
doğalgaz ve 1,7 milyar varil
petrolün keşfedilmeyi beklediği
söyleniyor.
Bunu, 2010 rakamlarını baz alarak
dolara çarpın…
Bakın rakam ne
oluyor?
***
Dünyada hâlihazırda en büyük
doğalgaz rezervine sahip ülke Rusya, o da 44,9 trilyon
metreküp…
Doğu Akdeniz’de bahsi geçen
rezerv ise akıllara zarar…
O yüzdendir ki, Fransa’sı,
İtalya’sı, ABD’si Doğu Akdeniz’e üşüştü.
Türkiye ise hem kendisinin, hem
de KKTC’nin haklarını yedirmeyeceğini cümle âleme ilan
etti.
Hatta ilk sondaj gemimiz FATİH,
donanmamızın korumasında arama çalışmalarına başladı.
Devamı da gelecek…
***
Türkiye, bedeli ne olursa olsun,
haklarını koruyacağını sıkça tekrarlıyor.
Bunu söyleyecek gücü de, millî
savunmayı yüzde 60 yerlileştirmesinden alıyor.
Doğu Akdeniz’de giderek kızışan
enerji kavgasının 2019’da sıcak savaşa, hatta bir
dünya savaşına dönüşmesinden korkuluyor…
Ayrıca, önümüzdeki yıl Türkiye’de
yeni bir darbe girişimi ya da iç savaş denemesinin yapılabileceği
konuşuluyor.
Korkunç iddialar, değil
mi?
İşte bu yüzden son dönemde
toplumun sinir uçlarını kaşıyan provokasyonlara, bir de Doğu
Akdeniz’den bakın istedim.
Bugünlerde kimin ne dediğine
bakarsanız, neye hizmet ettiğini anlarsınız ve gerçekte Türkiye’yi
hedef alan oyunlara alet olmazsınız.
Söyleyeceklerim şimdilik bu
kadar.