Geçenlerde bir dostum aradı…
“Abi n’olur yaz” dedi…
Söylediği şey şuydu;
“AK Parti’yi ve AK Partilileri ilk beş yıldaki gibi görmek istiyoruz.
Nereye gitti o ruh?”
Söyleyeyim…
***
Bize has bir özellik midir, yoksa her millette mi böyledir, bilmiyorum ama…
Yoklukta kazanıp, varlıkta kaybetmek gibi bir hasletimiz var.
Sebebi…
Varlıkla imtihanın, yoklukla imtihandan daha zor oluşu...
***
Para ve makam beraberinde yozlaşmayı da getiriyor maalesef…
Dünyalık fırsatlara karşı çizgiyi bozmamak, büyük yiğitlik istiyor…
Hele bir de ‘yoklukta omuz omuza’ mücadele edenler arasında rekabet başlayıp, iş kavgaya dönüşünce…
İmtihan çok daha çetin hâle geliyor.
***
Günümüzün en büyük problemi bu işte…
Trafikte, okulda, iş yerinizde, alışverişte, her neredeyseniz etrafınıza dikkatlice bakın…
Çok eskiye gitmeye gerek yok…
15 Temmuz gecesi canı pahasına omuz omuza darbeye direnen, havalimanında içtiği suyun parasını bile kasasında kimsenin olmadığı Duty Free’ye bırakan, o günlerdeki millî atmosferde birbirine yardım eden, yol veren, elindeki yiyeceği paylaşan insanların bir de bugün birbirlerine yaptıklarına bakın…
Girişteki sorunun cevabını bulursunuz sanırım.
***
Problemi anladık da, çözüm ne diye soracak olursanız eğer…
Tek başlıkta özetlerim;
‘Dava adamı’ olmak…
Zira gerçek dava adamı, öncelikle ‘Ben’ demez.
“Ben olmazsa olmaz”ı hiç demez.
Aksine;
“Acaba bu davaya ne kadar lâyığım?
Ben olmazsam daha mı iyi olur?
Bu işi benden iyi yapacaklara engel mi oluyorum?” diye düşünür.
***
Dava adamı, davasına bilerek zaten zarar vermez.
Bilmeden zarar vermekten korkmayana da dava adamı denmez.
“Acaba bu davaya ne kadar lâyığım?
Ben olmazsam daha mı iyi olur?
Bu işi benden iyi yapacaklara engel mi oluyorum?” diye düşünür.
***
Dava adamı, davasına bilerek zaten zarar vermez.
Bilmeden zarar vermekten korkmayana da dava adamı denmez.
***
Zorluk şurada sevgili dostlar;
Bu yüksek ahlak ve erdem dünyaya hâkim olsa, zaten yeryüzünde kavga kalmaz.
Peki, ahir zaman insanından bu beklenir mi?
O biraz zor işte…
******************
Sınanmadan masum olmak…
Bugünlerde duyduğum en güzel sözdü;
“Kimse sınanmadığı günahın masumu değildir.”
Kim düşündüyse zihnine sağlık…
Şu kadarlık ölçüyü bile bilsek, o kadar az konuşacağız ki aslında…
******************
Zihniyetteki FETÖ temizlenecek mi?
Her gün onlarca operasyon…
Gözaltılar, tutuklamalar.
Bunlar tamam…
Elbette ki yapılsın, kıyıda köşede saklanmış hain kalmasın.
-da…
Hiç konuşulmayan başka bir mesele var…
FETÖ’nün yıllar yılı zihinlere yaptığı darbe...
Nedense hiç konuşulmuyor.
Özellikle dinî meselelerde…
Bunlar da enine-boyuna masaya yatırılacak mı, yoksa bıraktıkları miras başkalarının figüranlığında sürecek mi?
*******************
Ah McKinsey!
Günlerdir süren tartışmaya son noktayı Cumhurbaşkanı koydu;
“McKinsey’e danışmayacağız.”
En başından beri konuya muhalif olanlar, tartışmada hükûmetten yana tavır alanlarla kafa bulmaya başladı;
“Gördünüz mü bak! Hadi şimdi de savunsanıza…”
Üstelik bunu yazanlar arasında, “Türkiye IMF’ye gitmek yerine McKinsey’i tercih etti. Çünkü IMF’yi tercih etse, yolsuzlukların önü kesilecekti” diyerek, hükûmete üstü kapalı IMF’nin kapısına gitmeyi dayatanlar da var.
Yazık!.. Birileri de bunlara laf yetiştirmeye çalışıyor.
Oysa…
Tartışmanın asıl mevzusu olan ‘IMF ile McKinsey’nin bir olmadığı’ gerçeği değişmedi.
Sadece, tartışmalar yüzünden Cumhurbaşkanı ‘danışmanlık’ işini iptal etti.
Geriye ise şu soru kaldı;
Uluslararası yatırımcıları Türkiye’ye yatırım yapmaları ve döviz getirmeleri konusunda şimdi hangi yerli-millî araştırma şirketimiz ikna edecek?
Ve bir hatırlatma;
McKinsey elde etmesin o kadar diye yazılıp çizilen finansal bilgilerimiz, üyesi olduğumuz kredi derecelendirme kuruluşları ile zaten paylaşılmıyor mu?
******************
Alın size yerli ürün…
Fotoğrafları bizim gazeteden Âdem Şirin çekmiş.
Markette satılan çiğ badem…
Üzerinde yerli üretim damgası var.
Menşei; ABD..
Hemen altında "Türkiye’de üretilmiştir" yazıyor.
***
Bir başka ürün; kaju…
Bu fıstık Türkiye’de zaten yetişmiyor.
Menşeini pakette belirtmişler; Hindistan.
Onda da "Türkiye’de üretilmiştir" yazıyor.
Yani, yerli üretim.
Peki, bu ürünler nasıl oluyor da yerli oluyor?
Şöyle…
Ürün dışarıdan geliyor, hatta ambalajı da…
Sonra bu ürünler, Türkiye’de dışarıdan aldığımız ambalajın içine konuyor ve "yerli üretim" oluyor.
Nasıl üretmişiz ama!..
*******************
EDS kameraları çalışıyor mu?
“Bundan sonra kameralar trafikte kemer takmayanı, telefonla konuşanı, hatta sigara içeni bile çekip ceza yazacak…”
Yetkililer böyle dedi…
Benim merak ettiğim şu;
Bu kameralar yıllardır var ama, çalışıyor mu?
Mesela İstanbul’da E-5, özellikle geceleri makas atıp milletin canıyla oynayan serserilerle dolu.
Bunlara ceza yazılıyor mu?
Yazılıyorsa, şimdiye kadar ne kadar ceza kesildi, bu serserilerden kaçının ehliyetine el konuldu?
Yoksa bugüne kadar yaptıkları yanlarına kâr mı kaldı?