Hep
yazdık…
Şimdi sonuçlarını yaşıyoruz.
Başkanlık sistemi, Batı
hayranı uşakların alaycı tavırla burun kıvırdığı yerli
ve millî hamleler Türkiye’yi dış müdahalelere karşı
daha korunaklı hâle getirdi.
“İlk sallantıda
gider” gözüyle bakılmayan güçlü lider ve hükûmetin
ilk faydasını dolar operasyonunda görmüştük…
Koalisyon olsa yerinde yeller esecek olan iktidar,
böylesine şiddetli bir sarsıntıda tartışma konusu bile yapılamadı
oysa…
Yangın büyük oranda söndürüldü, 2019’da ise
etkileri tamamen ortadan kalkacak inşallah.
Şimdi geldik, Suriye meselesinin kökten
çözümüne…
***
Siz
bu satırları okuduğunuzda, belki de
Mehmetçiğimiz Fırat’ın doğusuna harekâtı
başlatmış olacak.
ABD
gibi bir süper güç karşı durmasına
rağmen, sınırımızda planlanan oyunu adım adım
bozuyoruz.
Üstelik sıcak çatışma riskini ortadan
kaldırarak…
Başkan Erdoğan, önceki gece
ABD Başkanı Trump’la görüştükten sonra, dün ABD askerlerinin,
gözlem noktaları kurdukları Tel
Abyad’dan çekilmeye başladığı haberi
geldi.
Bu,
iki NATO müttefikinin Suriye operasyonunda karşı karşıya
gelmeyeceğini gösteren önemli bir adımdı.
Yeni Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi ile gücü
perçinlenmeyen bir Başkan, ABD’nin üzerinde bu denli baskın
olamazdı.
***
ABD’nin, Suriye ile eş zamanlı olarak, Kaşıkçı
cinayeti konusunda verdiği mesajlar da dikkat çekici.
Artık Washington’da yüksek
tonda, “Asıl fail Suud Prensi
Selman” sesleri yükseliyor.
Yani, İsrail karşı çıkmasına
rağmen, Türkiye’nin tezi güçleniyor.
Bunun anlamı şu;
Türkiye, kendisine kurulan tuzakları, kuranların
başına geçiriyor.
Elbette daha çok eksiğimiz var ama…
Bunların hepsi ‘güç’le
oluyor…
**********
Tren kazası çok mu
normal?
Bir
gün önce Marmaray’da sistem
arızası olmuş, seferler durmuş.
Ertesi gün Cumhurbaşkanı, Suriye
harekâtının birkaç güne
başlayacağını duyurmuş.
Devamındaki günün sabahında ise tren
faciası olmuş.
***
Hattı kontrol etmek için her sabah Ankara’dan
çıkıp Konya’ya kadar giden kılavuz tren, o
gün nedense Polatlı’dan geri
döndürülmüş.
Makasçı, tren istasyona
geldiğinde makas değiştirmeyi
unutmuş (!)
En
ileri teknoloji ile donatılmış Yüksek Hızlı
Tren, hiç olmayacak şekilde aynı raylar üzerinde karşıdan
gelen kılavuz lokomotifle haberleşmemiş…
Bu
kadar tuhaflıkların sonunda iki tren çarpışmış, makinistler dâhil 9
vatandaşımız can vermiş.
***
İşi
bilenlerin yorumu şu; akıl alır gibi
değil…
Çünkü o hatta kurulan sistem, değil
tren, raylara taş düşse bunu bile
algılayabilecek özellikte…
Ulaştırma Bakanlığı’nın açıklaması da gösteriyor
ki, kazanın olduğu bölümde sinyalizasyon
sistemi henüz kurulmamış olsa dahi, bu tür
hadiselerin yaşanmaması için alınmış yeterince tedbir
var.
Tamam da, o zaman bu facia neden
yaşandı?
Geriye hangi ihtimal kalıyor?
***
Kim
ne derse desin…
Bu
hadise, bana bütün Türkiye’nin karanlıkta kaldığı elektrik
kesintisi sabotajını hatırlatıyor.
Başka bir ihtimal düşünemiyorum.
Not: Dün sabah da İstanbul Osmanbey’deki metro
istasyonunda bir kişi raylara düşerek hayatını kaybetti. Seferler
saatlerce yapılamadığı için yolcular İETT otobüsleriyle
taşındı.
Öğleden sonra yine İstanbul’da
Kabataş-Bağcılar seferini yapan tramvay raydan çıktı, seferler
durdu.
Bunların yorumunu da sizlere
bırakıyorum.
**********
Hayaller ve
gerçekler
Henüz altı ay gibi bir süre geçti
üzerinden…
Bir
çalım, bir hava vardı ki, sormayın gitsin…
“Ali Koç önce Fenerbahçe’nin, sonra
Türkiye’nin başkanı olacak” hayali kuranlar bile
vardı…
Sonuç n’oldu?
Şimdi Fenerbahçe ligden düşecek mi, düşmeyecek mi
tartışması yapıyorlar…
O
zaman şunu sormak gerekmez mi;
Muharrem İnce’den de böyle
umutluydunuz…
Ya
umudunuz gerçekleşse ve aynı pişmanlığı Muharrem
İnce için yaşasaydınız…
O
zaman Türkiye’nin hâli ne olurdu?
**********
Anayasa’da laiklik maddesini
değiştirin
TSK’da başörtüsü serbestliğinin kaldırılması
talebi Danıştay 2. Daire’den dönünce şu tartışma
başladı;
-Kamuda kadınların başörtülü görev yapabilecekleri
kanunla güvenceye alınamaz mı?
Hukukçular, bunun bireysel bir hak olduğunu,
dolayısıyla her alanla ilgili ayrı ayrı kanun çıkarmaya ihtiyaç
olmadığını söylüyor.
Haklı olabilirler…
Bunun yerine Anayasa’daki laiklik tanımına açıklık
getirilerek, “Bireylerin dinî hak ve özgürlüklerinin
kısıtlanamayacağı” ifadesine yer verilse daha iyi olmaz
mı?
***********
Geçmiş olsun Konyalı
robot
O
kadar sevimli, o kadar renkli bir hadiseydi ki…
Olay şu;
Konya’da üretilen insansı robot Mini
Ada, Antalya’daki Bilişim Zirvesi’nde dans ederken
sahneden düştü.
Bazı parçaları kopan robot, yeminli Erdoğan
muhaliflerinin diline de düştü.
Kendileri daha iyisini yapmış gibi, sosyal
medyada Mini Ada ile dalga geçenlere en
güzel cevabı, robotun üreticisi Konyalı firma verdi.
Akınrobotics, onarıp eski hâline
getirdiği Mini Ada’ya, diğer robotların
yaptığı ‘geçmiş olsun’ ziyaretinin
videosunu yayınladı.
Tabii hepsi kurguydu ama, video
şahaneydi…
***
Başında sus işareti
yapan hemşire tabelası bulunan Mini
Ada hasta yatağında, robot
arkadaşları ise ellerinde çiçek ve Konya’nın meşhur
etli ekmeği ile başındaydı.
Tabii süt, kolonya falan da
getirmişlerdi.
Gözlerini açar açmaz Konyaspor’u
ve Konya’da başlayacak Şeb-i Arus törenlerini soran Mini Ada ile
arkadaşlarının diyalogları muhteşemdi.
Klasik muhabbettir ya
bizde…
Arkadaşları, “Olay nasıl
oldu” diye soruyor, O da anlatıyor;
-Sahnede biraz heyecanlandım. Başım döndü,
sonrasını hatırlamıyorum :)
Ara
ara öksürüyor ki, hasta olduğu belli olsun.
Videoyu izlemediyseniz mutlaka
öneririm.
Fotoğrafın yanındaki QR kodunu okutarak, arama
zahmetinde bulunmadan izleyebilirsiniz mesela.
Yazılı basınız ama, teknolojiyi biz de
kullanıyoruz çok şükür :)
Bu
arada, Mini Ada’yı dillerine dolayan Gezizekâlılar da iyi bir ders
almışlardır umarım.