Ah Abdullah Bey, ah!
Devletin zirvesini görmüş, itibarlı bir emeklilik yaşıyordun ne güzel…
Her şeye rağmen iyi niyet besleyen yüz binler, belki milyonlar vardı arkanda…
***
“Yapmaz” diyordu insanlar…
“Dinler ama, gaza gelmez. Kirli oyunlara mahal vermez” hüsn-i niyeti hâkimdi geniş kitlelerde…
Derin sükûtun, sükût-u hayale dönüşmeyeceği kanaati hâkimdi…
Sonunda Gül, konuştu…
***
Anlaşıldı ki; hep şeffaflıktan ve ilkelerden bahseden Sayın Gül, geçmişte kendisini ve ‘kardeşi’ Erdoğan’ı engellemek, hatta bitirmek için elinden geleni yapan CHP’nin de çatı adayı olmayı kabul etmiş.
Ancak CHP’den çatlak sesler yükselince,
FETÖ projesi Akşener de adaylıktan çekilmeyince, vazgeçmiş.
Yani kurucusu olduğu AK Parti’ye ve O’nu en yüksek makamlara taşıyan kardeşi Erdoğan’a karşı bir hassasiyeti yokmuş.
Geri çekilmesine, Erdoğan düşmanlarının kendisi ile iş birliği yapmaması sebep olmuş.
Ne hazin…
***
Yol arkadaşlarını, yolda bulduklarına tercih edince ortaya çıkan sonuç bu oldu işte…
Hem yeminli Erdoğan düşmanlarına yaranamadı…
Hem de AK Parti’ye gönül vermiş, kendisine iyi niyet besleyen kitleleri kaybetti…
Bunca deneyime sahip bir siyasetçi, seçime girmeden bu kadar ağır bir hezimete uğramayı nasıl becerebildi, anlamak mümkün değil.
Bari, finalde ‘Kardeşim Erdoğan’ falan deseydin de, bazı kurnaz arkadaşların yaptığı gibi durumu kurtarsaydın hiç değilse…
****************
Çıldırtacak isim Babacan mı?
Seçim için tek vizyonu ‘Erdoğan’ı devirmek’ olan CHP, Abdullah Gül formülü tutmayınca, yeni planın ipuçlarını vermeye başladı.
- Adayımız ekonomiden çok iyi anlayacak,
- Erdoğan’ı çıldırtacak bir isim olacak.
Bahsettikleri kişi büyük ihtimaldir ki; Ali Babacan.
Babacan’ın ismi, Gül aday olsaydı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak duyurulacaktı.
Gül çekilince plan değişti…
Abdullah Gül’ü kabul etmeyen CHP tabanı Babacan’a ne der bilmem ama…
Böyle giderse, FETÖ yarım aklıyla siyaset artığı kim var, kim yok bitirecek.
*****************
Ya bunlar koalisyon pazarlığı yapsaydı!
Güneş Motel’deki gibi milletvekili transfer ettiler…
Ülkücü kökenden geldiğini iddia edenlerle PKK’nın siyasi kolu HDP’yi aynı torbaya koymaya kalktılar…
“Cumhurbaşkanı olursa laiklik elden gider” dedikleri, hatta e-Muhtıra bile verdirdikleri ismi çatı aday yapmaya kalktılar…
Günlerce süren ziyaret trafiğinde ‘senin adayın, benim adayım’ kavgası yaptılar…
Hülasa; ne kadar ilke, kural, etik varsa çiğnediler...
Sonuç n’oldu?
Sıfır…
***
Aklı yabancı başkentlerden, gazı Pensilvanya ve Kandil’den alanlar şeytana pabucu ters giydirecek senaryolara soyundular ama, dereyi tersine akıtma çabaları yine sonuçsuz kaldı.
Eskiden bu numaralar, tek başına iktidar çıkmayan koalisyon pazarlıklarında yapılırdı.
Yeni hükûmet sisteminin haklılığı kabak gibi ortaya çıktı.
Herkes eteğindeki taşı seçimden önce döktü, millet sandığa gitmeden neyin ne olduğunu gördü.
Hep yazdık, anlattık ama, birileri ısrarla yalanı sürdürdü.
Bize de şimdi şu soruyu sorma hakkı doğdu;
Hani koalisyonla ittifak aynı şeydi!..
***************
Helal olsun Devlet Bey!
Yapacağını da söyledi, yapmayacağını da…
Hem de açık açık, kameralar önünde…
Alabildiğine şeffaf bir siyaset güttü…
Kimsenin kafasında “Acaba?” bırakmadı.
“Cumhurbaşkanı yardımcısı olacak”, “Kabineye girecek” diyenlere inat, gitti milletvekilliğine de aday oldu.
Bu zaten kabinede yer almayacağının ilanıydı ama, yetmedi, sözlü de beyan etti;
“Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmayacağım, hükûmette yer almayacağım.
Bunları yaparsak söylediklerimizi yalamış oluruz.”
Devlet Bahçeli, bu kadarla da kalmadı.
Dedi ki;
“Erken seçim konusunda danışıklı dövüş yapmadık.
Biz o karakterde parti değiliz.”
Aynısını zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan da söylemişti.
Bahçeli teyit etti.
Cumhur İttifakı bu kadar açık, net bir duruş sergilerken, ötekiler ne yaptı?
Toz bulutu içinde kimin eli kimin cebinde, anlayan var mı?