Kudüs gerçeği tokat gibi yüzümüze
çarptı.
İsrail’in sınırı, çizgisi
yok.
Dünyaya terörist yetiştiren
zihniyetten bunu beklemek zaten hata…
PKK çoluk-çocuğu ayırt ediyor mu
mesela…
İnsaf, merhamet bizler için
geçerli…
Onlarda ise her yol
mubah…
FETÖ gibi…
***
Diyeceğim o ki, İsrail emellerine
ulaşmak için bütün Müslümanları gerekirse zevkle
katleder.
Kudüs onlar için de kutsal ama,
Müslümanların katledilmesi Hristiyan dünyasının çok da umurunda
olmaz.
-cek, -cak’lar hiçbir şekilde
yaptırıma dönüşmez…
Hele ki Trump, bütün gücüyle
destekler.
Küreye el basanlar da tam destek
arkasında…
Suudi Arabistan, BAE,
Mısır…
İşte asıl tehlike
burada…
***
Acı gerçek; çoğu İslam ülkesi,
kukla yöneticiler eliyle Siyonist ve Hristiyan evangelistlerin
emrinde…
S. Arabistan, BAE, Mısır başı
çekenler…
Katar gibi söz dinlemeyenleri
hizaya getirme görevi de,
İslam’ın temelini hedef alacak
saldırıların altyapısını oluşturma vazifesi de
Suudlarda…
Artık apaçık görüyoruz ki, Mekke
ve Medine de Suudların tehdidi altında.
***
Bugün Kudüs’te yapılanlardan ders
alınmalı…
Yakın zamanda, sözde din
adamlarına “İsrail’e karşı mücadele etmek caiz
değil” fetvaları yayınlatan,
“Kudüs İsrail’in
hakkıdır” saçmalığını yayan satılmış aydınlarla
toplumu avutmaya çalışan ve bugün Vatikan’la Medine’ye
kilise anlaşmasını yalanlamayan Suud yönetiminin
rengi besbelli…
İslam İşbirliği Teşkilatı bu
meseleyi de gündeme almalı…
Mekke ve Medine, bütün
Müslümanların ortak kutsalıdır…
Yönetimi de asla
güvenemeyeceğimiz Suudlarda değil, bütün Müslümanlarda
olmalı.
***********************
Dünya küçük, Allah
büyük
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, aralık
ayında Necip Fazıl törenindeki şu sözlerini bugünlerde tekrar
hatırlamak gerek;
- Kudüs üzerinden,
tüm Müslümanları hedef alan yeni bir saldırı başladı. Kudüs giderse
Medine'yi koruyamayız. Medine giderse Mekke'yi koruyamayız. Mekke
giderse Kâbe'yi de kaybederiz. Biz bunların hiçbirinden
vazgeçemeyiz.
- Türk milleti olarak daha
dünyaya son sözümüzü söylemedik. Milyarlarca Müslüman olarak da son
sözümüz henüz ağzımızdan çıkmadı. Her şeyin bir zamanı olduğu gibi,
bu büyük inkılabın da bir zamanı vardır.
- Kalple buğzetmekten,
dille itiraz etme seviyesine çıktık. İnşallah en kısa sürede
haksızlıkları elle düzelteceğimiz günleri de göreceğiz. Bunun ilk
adımlarını atmaya başladık.
- Rabb'imin lütfuyla batmayan
güneşin doğuşuna inşallah az kaldı.
************************
Madem Türkiye’yi ve
ekonomiyi düşünüyordunuz…
Muhalefetin, üzerinde tepindiği
iki nokta;
Biri, doların
fırlaması…
Öbürü, AK Parti’nin
geçmişte FETÖ’ye
açtığı alan…
Tamam o zaman…
***
Ekonomiden
başlayalım…
Sene 2008…
Dolar 1,30
seviyelerinde…
“1 TL’ye eşitleyebilir
miyiz?” sohbetleri yaptığımız dönem…
Durduk yerde AK Parti’yi kapatma
davası çıkıyor.
CHP, her zamanki gibi başı
çekiyor.
Dolar 1,70’lere
çıkıyor.
Sıkı tedbirler
uygulanıyor.
2012’ye kadar en fazla 1,80
bandını görüyor.
***
Yoğun saldırıların
başlayacağı 2013, ekonomi için her alanda iyi
başlıyor.
İşsizlik, enflasyon en düşük
seviyede…
Büyüme rekor
düzeyde…
Bugün döviz için sesi en yüksek
çıkanların “Bunu yapmak yanlış
olur” tezviratlarına aldırmadan IMF’ye
borcu kapatıp, ülkeden postalamışız.
Bir el düğmeye basıyor, Gezi
olayları başlıyor.
Hani şu, Başbakanlık ofislerinin
bile işgal edilmeye çalışıldığı,
Kemal Kılıçdaroğlu’nun
polisleri “Müdahale ederseniz hesabını
verirsiniz” diye tehdit ettiği olaylar…
***
Peşine 17/25 Aralık darbe
girişimi…
Dolar 2014
başında 2,36’lara kadar
geliyor.
Kemal
Kılıçdaroğlu’nun CHP’si, bu karanlık operasyonların
hiçbirinde, “Aman ekonomimiz zarar
görür” hassasiyeti gütmüyor.
Aksine ekonomi daha da kötü olsun
diye elinden geleni yapıyor.
“Ekonomi batsın ki,
Erdoğan gitsin” çağrıları ile ateşe benzin dökülmeye
çalışılıyor.
HDP ile CHP’nin Türkiye’yi
kilitlediği 7 Haziran 2015 seçimleri
sonrası, dolar 3,05’e
yükseliyor.
***
CHP, açık iş birliği yaptığı
FETÖ’nün önüne siper olmaktan vazgeçmiyor.
“Erdoğan mı, FETÖ
mü?” diye sorsanız, vereceği cevap
belli…
Bütün kirli çamaşırları ortaya
dökülen örgütün siyasi kolu gibi faaliyet gösteriyor.
Nihayetinde 15 Temmuz
2016 ‘işgal’ kalkışması
geliyor…
Dolar 3,44...
***
Fiilî müdahale girişimlerinin
hiçbiri tutmayan ‘üst akıl’, elinde kalan tek silah ekonomiden
saldırmaya devam ediyor ve bugünkü tablo çıkıyor.
Yukarıda saydığım saldırıların
her birinde ‘ekonomi’yi düşünmeyen yeminli muhalifler,
şimdi “Ekonomiyi
batırdınız” diyor.
Pardon da…
Bizi bugüne getiren saldırılar
yapılırken neredeydiniz ve ne tarafta durdunuz?
Sizin önce bunun cevabını
vermeniz gerekmez mi?
Kritik seçim öncesi çok açık
oynanan ekonomik oyunu, Türkiye’yi 2002 krizinden bugünlere getiren
Erdoğan mı yenebilir, siz mi?
***
FETÖ’ye alan
açma meselesine gelecek olursak…
12 Haziran
2011 genel seçimleri öncesi…
Erdoğan, AK Parti listelerinde
tam manasıyla FETÖ temizliği yaptı.
Merhum Behiç Kılıç, o günlerdeki
bir sohbetimizde “Erdoğan’ı sevmem, oy vermem ama,
bunu Türkiye’de hiçbir lider yapamazdı. Bu adamın kimseye eyvallahı
yok. Sevmesem de takdir
ediyorum” demişti.
Kurt gazetecinin ne demek
istediğini sonrasında daha iyi anladım…
FETÖ bu seçimden sonra ilk
hamlesini yaptı, 2012 Şubat’ında MİT Müsteşarı üzerinden Erdoğan’ı
almaya kalktı.
Ve bir yıl sonra da Gezi, 17/25
Aralık geldi.
Anlatmak istediğim o ki, Erdoğan
bu örgütle mücadeleye 17/25 Aralık sonrası değil, çok daha önceden
girişti.
***
Peki niye yaptı
bunu?
Ya “Aman
bulaşmayayım” deseydi ne olurdu, hiç düşündünüz
mü?
40 yıldır devlete sinsice
yerleşen bu örgütün bütün günahını Erdoğan’a yıkmaya çalışarak,
kendinizi aklayabileceğinizi mi sanıyorsunuz şimdi?
Hem de “kontrollü
darbe” gibi laflarla FETÖ’yü aklamaya
çalışırken…
Danışmanlarınız bile FETÖ’cü
çıkıp, bu örgütle mücadele anlamında hiçbiriniz tek kelime bile
etmezken…
Bi’ deyin hele…