Açık açık söyledik…
MGK bildirisinde bile, “Uluslararası anlaşmalardan doğan
haklarımızı kullanırız” dedik…
Daha ne söyleyelim?
Detaylarını tarihçi Prof. Ebubekir Sofuoğlu’dan dinledim.
Şöyle diyor;
Lozan Anlaşması’nın Musul’da tıkanması üzerine, bunun İngiltere ile
Türkiye arasında özel bir görüşme ile çözümlenmesi kararı alındı ve
müzakerelerden çıkarıldı.
Musul’u kendine isteyen İngiltere, 9 ay sonra yapılan Haliç
Konferansı’na da ‘çözümsüzlük’le geldi.
Bırakın Musul’u, Hakkari’yi bile isteyince mesele çözülemedi ve
Ankara Anlaşması’nda neticelenmek üzere, Milletler Cemiyeti’ne
(Bugünkü adıyla BM) havale edildi.
İngiltere’nin planı; Türkiye, Milletler Cemiyeti’ne üye olmadığı
için, istediği anlaşmayı çıkarmaktı.
Çıkardı da… Kurulan komisyon, o gün Türkiye’nin aleyhine olan şu
kararı aldı;
Musul Irak’a bırakılacak… Ancak iki şartla… Irak’taki manda
yönetimi 25 yıl devam edecek. Eğer Irak’taki manda yönetimi devam
etmezse Musul Türkiye’ye kalacak.
Baz alınan tarih 1928’di.
Nitekim 25 yıl dolmadan, Irak bağımsızlığını ilan etti.
Ankara Anlaşması’na göre, 1938’de Musul’un Türkiye’ye geçmesi
gerekirdi.
Türkiye’nin bundan dolayı şu an bile referanduma bakmaksızın Musul
üzerinde hakkı vardır.
Bu, Lahey Adalet Komisyonu’nca da kabul edilmiş, yani uluslararası
mahkemenin kararıyla sabitlenmiş bir maddedir.
***
Başa dönersek…
Madem bu coğrafyada herkes kendi kafasına göre takılıyor…
ABD’si teröristlere silah yağdırıp, burnumuzun dibinde terör
devleti kurmaya kalkışıyor,