Ayşe Güngör…
2008 yılında Giresun’da şehit
düşen kahraman komandomuz Mehmet Güngör’ün annesi…
Bursa’da Ulucami’ye namaz kılmaya
giderken seçim stantlarının önünden geçiyordu…
CHP’liler eline broşür
tutuşturmak istedi.
Ayşe Güngör
reddetti…
“Cumhurbaşkanı adayınız
gidip PKK’lıyı ziyaret ediyor, siz de gelmiş bana afiş
uzatıyorsunuz. Siz teröristlerle nasıl el
sıkışırsınız?” dedi.
Pek çok vatansever CHP’linin de
yaptığı gibi, üstelik evladını teröre kurban vermiş yüreği yanık
bir anne olarak, çok haklı bir tepki gösterdi.
Ve söylediği sadece bu
kadardı…
CHP standındaki görevliler, şehit
annesi ile tartışmaya başladı.
İçlerindeki bir kadın görevli
hızını alamadı, Ayşe Güngör’e saldırdı, yaşlı kadını tartaklamaya
çalıştı.
Neyse ki araya
giren MHP’liler, bu yüz kızartıcı saldırıyı
önledi.
Ancak bu kadarı bile millî
duygulara sahip vicdanları fazlasıyla acıttı…
Şimdi o saldırgan CHP’li kadın
görevliye soruyorum;
7 Haziran’da HDP ile iş
birliği kepazeliği ortada dururken…
Bunca şehide rağmen,
partin 24 Haziran için yine PKK ile kol
kola yürürken…
Bu gizli ittifaka birçok CHP’li
seçmen bile isyan ederken…
Sen bir şehit
annesine saldırmaya utanmadın mı?
***
Ve daha önemlisi;
Ne Muharrem İnce, ne de Kemal
Kılıçdaroğlu…
Bugüne kadar hiçbir CHP yetkilisi
neden şehit annesinden özür dilemedi?
Bırakın özrü, görüntüler ve şehit
annesinin ifadelerine rağmen, bir de “Biz yapmadık, özür dileyin”
açıklamasıyla üste çıkmaya çalışan CHP Bursa İl Başkanlığı hakkında
neden hiçbir işlem yapılmadı?
*******************
Konuşmamıza bile
tahammülleri yok
Sokak röportajlarında AK Parti’yi
ya da Cumhur İttifakı’nı savunan birini görmesinler yeter
ki…
Hele de CHP’li
kadınlar…
Hemen kameranın önüne atlıyorlar,
mikrofonu almaya, konuşanı hakaretlerle susturmaya
çalışıyorlar.
28
Şubat’ta yaptıkları gibi…
Sakallı amcalara, başörtülü
hanımlara, dindarlara olan hasetlerini, sadece sandıkta konuşan
sessiz çoğunluğa öfkelerini, yalanlar üzerine inşa ettikleri ve bu
ülkenin hiçbir gerçeğiyle örtüşmeyen kulelerin yıkılmasına
hınçlarını kusuyorlar âdeta…
Toplumu kim ayrıştırmış, kim
mahalle baskısı kurmuş, kim zorbalıkla hükümranlık sağlamaya
çalışmış, gözler önüne seriyorlar…
***
Peki, bu ülkenin bir vatandaşı
neden yapar bunu?
Onları bu kadar kızdıracak ne
yaptı ki AK Parti veya ona oy verenler?
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Muharrem
İnce’nin tehditlerine bakın mesela...
Devleti tek parti döneminde
baskıyla, sonrasında darbelerle ve kaoslarla bir şekilde
yönetenler, AK Parti’nin 16 yılına neden bu kadar öfkeli ki,
sürekli ‘hesap
sormaktan’ bahsediyorlar?
Ve Meral
Akşener…
FETÖ’cülerin göz
bebeği…
Muhalif ittifak, Batı’nın kuklası
PKK ve FETÖ ile mücadeleden hiç söz etmezken…
Hatta, o terör örgütlerinin
kurtuluş ümidi olmuşken…
Niye AK Parti’yi ve bu partiye oy
verenleri düşman biliyorlar…
Sebebi; Batı’ya uşaklık etmeleri
olmasın sakın…
***
Bu zavallılar ki, sessiz
çoğunluğu, eski alışkanlıklarla yine susturabileceklerini,
sindirebileceklerini, aldatabileceklerini
zannediyorlar.
Hem en ağır sözleri sarf edip, en
olmadık şeyleri yapıyorlar…
Hem de hak ettikleri
cevabı Recep Tayyip
Erdoğan’dan aldıklarında çıldırıyor, toplumu
ayrıştırmakla suçluyorlar…
Yapın, yapın…
24 Haziran’a şunun şurasında ne
kaldı ki…
***********************
Soruyorum
- Devlet Bahçeli, siyasi
beklentileri bir kenara bırakıp, millî beka için Erdoğan’ın yanında
durmasaydı, bugünkü tablo ne olurdu?
- “Niye iki yıldır
OHAL var?” diyenler 15
Temmuz işgal girişimi olurken neredeydi? Vatandaşın
günlük hayatını hiçbir şekilde etkilemeyen OHAL onları neden bu
kadar rahatsız etti?
- Yavru köpeğe işkence üzerinden
bile Müslümanlara nefretini kusan, “Dinciler köpeklerden neden
nefret ediyor?” haberi yapanlar, Kur’ân-ı kerimde geçen Kıtmir’i
bilmiyor mu?
- Esad’ın, PKK’nın vahşetine
güzelleme yapanların hayvan ve doğa sevgisi numaraları size de
tuhaf gelmiyor mu?
***********************
Devlet Suriyelilere maaş
mı ödüyor?
CHP, FETÖ ve PKK’nın propaganda
gücünü, yalandaki maharetlerini “takdir” etmemek elde
değil...
Nasıl başarıyorlar bilmiyorum
ama, yalanları topluma o kadar güçlü pompalıyorlar ki, doğruları ne
kadar anlatırsanız anlatın, milyonların kafasını karıştırmayı
başarıyorlar.
En bariz örneği,
Suriyeliler...
Kaç defa anlatıldı…
Buna rağmen, karşıma çıkan birçok
kişi, Suriyeliler üzerinden yürütülen tezviratın doğrusunu ya
bilmiyor ya da anlamak istemiyor...
O zaman buradan bir kez kayıtlara
geçireyim;
İDDİA
- SURİYELİLER
DEVLETTEN MAAŞ ALIYOR
DOĞRUSU
Suriyeliler Türk Hükûmetinden
maaş almıyor. Onlara verilen KIZILAYKART’ların
üzerinde Avrupa Birliği
logosu bulunmaktadır. Yani finansörü
AB ülkeleridir.
İDDİA
- SURİYELİLER
SEÇİMLERDE OY KULLANACAK
DOĞRUSU
Seçim veya referandumda oy
kullanabilmek için ilk şart TÜRK
VATANDAŞI olmak. Türkiye’deki yaklaşık 3 milyon
Suriyeli var. 24 Haziran seçimlerinde oy kullanma hakkı olanların
sayısı ise sadece 30 bin. Yani küçük bir
kasaba nüfusu kadar. Türkiye’de toplamda 55 milyon seçmen olduğu
göz önüne alındığında, -tamamı oy kullansa bile- 30 bin Suriyelinin
oyunun hiçbir etki sağlamayacağı açıkça ortada.
İDDİA
- SURİYELİLERİN
TELEFON FATURASINI DEVLET ÖDÜYOR
DOĞRUSU
Göç İdaresi tarafından ankesörlü
telefonlarda kullanılmak üzere dağıtılan telefon kartları
Suriyelilere değil, sınır dışı edilmek üzere Geri Gönderme
Merkezlerinde bekleyen yabancılar için. Parasını
da Türkiye değil,
AB karşılıyor.
İDDİA
- SURİYELİLER
İSTEDİKLERİ ÜNİVERSİTEYE SINAVSIZ GİRİYOR
DOĞRUSU
Üniversitelerle ilgili
Suriyelilere özel bir düzenleme yok. Diğer ülkelerin vatandaşı
herhangi bir öğrenci hangi haklara sahipse Suriyeli bir öğrenci de
aynı haklardan yararlanabiliyor.
İDDİA
- SURİYELİLER ARAÇ
VERGİSİ ÖDEMİYOR
DOĞRUSU
MTV, sigorta, araç muayenesi gibi
hiçbir konuda ayrıcalık sağlanmıyor.
İDDİA
- TOKİ, SURİYELİLERE
BEDAVA EV VERİYOR
DOĞRUSU
TOKİ’den ev sahibi olmanın ilk
şartı TÜRK VATANDAŞI olmak. TOKİ, vatandaş
olmayana, parasıyla bile ev satışı
yapmıyor. Vatandaşlığa kabul edilenlerin sayısının ne kadar az
olduğu, oy kullanma hakkı olanlardan anlaşılmakta.
İDDİA
- SURİYELİLER MEMUR
OLARAK ALINACAK
DOĞRUSU
Türk vatandaşı olmayan hiç kimse
devlet memuru olamaz. Yine yukarıdaki sayıya bakmanız bu yalanı
çürütmek için yeterli.