THE END yazısından hemen önceki sahneyi görmeden çözemeyeceğimiz bir film izliyoruz sanki…
Tam taşlar yerine oturdu, mevzuyu anlamaya başladık derken, bütün bildiklerimizi çöpe atan bir senaryo çıkıyor karşımızda…
Tıpkı Esad’ın son Guta saldırısı gibi…
***
Hayatını bile borçlu olduğu iki ülkenin liderleri Putin ve Ruhani Ankara’ya gelip, Erdoğan’la birlikte Batı’yı çıldırtacak pozlar verecekken…
Esad, Türkiye’yi çıldırtacak, Batı’nın ekmeğine yağ sürecek bir hamle yapıyor…
Guta’yı bir kez daha kimyasal silahla vurup, sığınaklardaki çoluk-çocuğu dahi katlediyor.
Bu saldırıyla Batı’ya âdeta ‘Gel gel’ yapıyor.
Aslında müttefiklerini köşeye sıkıştırıyor.
Görünen bu…
***
Rusya’nın tavrı da tuhaf…
Hem saldıranın Esad olmadığını iddia ediyor, hem de ‘BM soruşturmasını ve sorumluların tespit edilmesini’ reddediyor.
Bir nevi Esad’a arka çıkarak, oynadığı oyunu sineye çekiyor.
ABD, İngiltere, Fransa fırsatı kaçırır mı?
Rusya-Türkiye-İran üçlüsünün kendilerini masadan atmasını zaten hazmedememişler…
Esad’ın yardımıyla yeniden çıkıyorlar sahneye…
Gemiler dümeni Akdeniz’e kırıyor, uçaklar üslere sevk ediliyor.
Bu arada, bombalanacak yerleri haber etmiş olacaklar ki, Esad da vaziyet alıyor.
Boşaltması için tanınan sürede, stratejik üsler vurulmaya hazır hâle getiriliyor.
Ve mübarek kandil gecesi; Bummm!
***
Dünyayı koruyan kahraman (!) ABD…
‘Orta Doğu’da benden habersiz iş olmaz’ diyen İngiliz…
‘Sömürülecekse ben sömürürüm. Sizin kaynaklarınız olmasa Paris’te taş mı yiyeceğiz’ kafasındaki Fransız…
Hepsi güya Suriyeli çocukları kurtarmaya geliyor (!)
Hay Allah!