Hacılar, demedi demeyin…
Bu ‘bilge’ amcada bir iş var.
Hâli hâl değil…
Milletin damarına basacak, sinirlerini hoplatacak, alnının ortasından kaşıyacak, “Yav hadi oradan” dedirtecek ne varsa, peşi peşine ateşliyor.
Kimden bahsettiğimi anladınız...
SP lideri Temel Karamollaoğlu’ndan...
***
Mesela…
Gezi’den bu yana artık çocukların bile ezberlediği şeyler var;
‘3. Havalimanı, 3. Köprü, Kanal İstanbul…
Türkiye’yi uçuracak bu dev projeleri Almanya, İngiltere, Fransa istemiiiyeah.’
***
Haksız da sayılmayız…
Neler dökülmüş ortaya, ne tehditler, ne mücadeleler…
Bırakın siyasetçiyi, takoz odaları bile konuşamaz olmuş sonunda.
Zaten, biz de ‘İnadına yapacağız’ demişiz…
Kimini bitirmişiz, kimine başlamışız.
Mevzu bu kadar anlaşılmış, projelerde bu denli mesafe alınmışken…
Kim aynı pilavı yeniden ısıtmayı aklından geçirebilir pekâlâ!
Tabii ki bilge (!) adam…
Toplumun hafızasında duran gerçekleri ve oluşan hassasiyeti hiç umursamadan...
Hem de seçim arifesinde!..
Söylediği şeye bakın;
“Bu yatırımların hepsini durduracağım.”
***
Sadece dev yatırımlar olsa neyse…
Çarşı gibi, her şeye karşı…
“Yüksek Hızlı Tren de hizmet mi?
Göçü hızlandırır…
İnsanlar otobüsle Sivas’tan İstanbul’a bilmem kaç saatte gitmeye üşeniyordu…
Hızlı tren gelince daha hızlı gidecekler.
Dolayısıyla göç artacak.
Hiç de iyi bir şey değil” diyor.
Şaka falan yapmıyor ha!..
Gayet ciddi…
Yanındakilerden biri de çıkıp, “O zaman Sivas Nuri Demirağ Havaalanı’nı da kapatmalı mıyız? Uçak daha hızlı götürüyor” demiyor.
***
Bu bilge (!) amca, siyaset koridorlarında da dur durak bilmiyor.
Bugüne kadarki oyu yüzde 1 var ya da yok ama, ittifaklar şekillendiriyor.
Çatı adaylık için Abdullah Gül’ün aklını çeliyor.
Koca CHP’yi ikna ediyor, İP’yi parmağına doluyor.
Partilere mekik dokuyor, alkışlar böbürlenmeler gırla gidiyor.
Sonuç;
Çatı çöküyor, bilge amcanın partisi, ittifaka CHP’nin milletvekili aday listelerinden giriyor.
Hakkını yemeyelim, şundan on sene önce birisi “Gün gelecek Erbakan’ın partisi CHP’nin listesine girecek” dese, “Aklından zoru var galiba” diye dalga geçerdik.
Ama oldu…
Hem de apaçık, gözlerimizin önünde…
Bu hayretler içinde bırakan ittifaktan geriye birkaç soru kaldı;
- CHP ile SP arasında bir fark, çizgi yok muydu? Onca yıl bu millet yalanlarla mı kandırıldı?
- Bilge amca, bizim bilmediğimiz bir şey planlıyor da, onun icrasına mı başladı?
***
Her neyse…
Onu bunu bilmem ama, bu ittifak, hele ki CHP listesine girme işi, bilge amcaya yaradı.
Hiç hesapta yokken, şimdi “Acaba grup kuracak sayıya ulaşabilir miyim?” hesapları yapmaya başladı.
Eh, o kadarını da CHP düşünsün artık…
Hadi hayırlı işler, bol hesaplı seçimler.
****************
MHP’de arınma ve güçlenme vakti
Son zamanlarda sıkça duyduğumuz bir cümle;
MHP’ye sahip çıkmak lazım…
Bunu bugün değil, tüzük kurultayı dümenleriyle partiyi ele geçirmeye çabaladıklarından beri söylüyoruz.
Görmek isteyene her şey kabak gibi meydanda…
Yargı darbesiyle Erdoğan’ı yıkamayınca, Bahçeli’yi devireceklerdi güya…
Bütün tezgâhı gözler önüne seren devletimiz, ona da fırsat bırakmadı.
Ama, burada çok önemli bir detay vardı.
Oktay Vural…
***
Neredeyse Bahçeli’den sonraki adamdı…
FETÖ harekete geçtiğinde rengi belli olmaya başladı.
O zaman daha çok PARALEL’i kullanıyorduk medyada.
FETÖ’nün peş peşe gelen hamleleri sonrası Bahçeli’nin gideceğine inandı ve nihayetinde kendini patlattı.
Liderini sırtından hançerlediğinde sarf ettiği sözler, siyasi utanç vesikasıydı.
O dönem Star gazetesindeydim, dikkatimizden kaçmadı.
Oktay Vural’ı, ertesi günkü manşetimiz anlattı; PARALEL BRÜTÜS.
Bu manşetten 22 gün sonra 15 Temmuz darbe girişimi oldu…
***
Sonrası…
Tezgâhı kuran hâkimlerin tamamı ByLock’çu FETÖ’cü çıktı.
Oysa, kaset komplolarından bile belliydi…
Kurultayda, sahte delege fırıldaklarıyla partiyi ele geçirmeye çalışanın da FETÖ olduğuna inanmak için daha ne görmek lazımdı…
Maalesef birileri ısrarla gözünü kapattı.
Tarih sahnesinden, doğru noktada durmadığı için silinenler arasına Oktay Vural da katıldı.
Devlet Bey’in kesinleşen aday listesinde, Oktay Vural yer almadı.
Akşener’in yanına gider mi, gitmez mi bilmem ama, şahsi fikrim o ki;
O çatı altında çok bile kaldı.
****************
Yok mu bir babayiğit?
Son zamanlarda önümüze gelen en güzel haberlerden biriydi.
Kudüs mitingine denk gelince güme gitti…
Haber şu;
Ege Üniversitesi’nde, nefesinizden akciğer kanseri olup olmadığınızı anlayabilecek cihaz geliştirilmiş.
Kan ya da doku örneği vermek yok, film çektirmek yok.
Üflüyorsunuz, size sonucu söylüyor.
Cihazın ilk testleri yapılmış ve yüzde 80 başarı sağlanmış.
Ne kadar önemli bir buluş, değil mi?
Ama çok önemli bir problem var.
Projeyi geliştirmek için desteği TÜBİTAK sağlamış.
Bu cihazı seri olarak üretip, Türkiye’ye, hatta dünyaya yaymak için sermaye lazım.
Yok mu bir babayiğit?
******************
Piyasayı stokçular mı yönetecek?
Fıstıktan sonra, fındık için de "stokçular katakulli yapabilir" uyarısı gelmiş.
Şu kepazeliğe bakar mısınız;
Adamlar bizim malımızı bize vermeyerek, inanılmaz paralar söğüşlüyor.
Dünyanın bir numaralı fındık üreticisi olarak böyle bir şey yaşarsak yuh olsun bize…
Zaten mübarek ramazan ayında fıstıklı tatlı üretimi durmuş…
Az-buz fıstık üretmediğimiz hâlde hem de…
***
“Bunu niye engelleyemiyoruz? Avrupa’da falan da böyle mi bu işler?” diye sordum ekonomi müdürümüz Fikret Çengel’e…
Almanya’da doğup büyüdüğü için oranın sistemini anlattı ki; mümkün değil.
Adamı bir tek kazığa oturtmadıkları kalırmış…
Öyle cezalar yermiş ki, hayatı kayarmış.
Stokundaki neredeyse her bir ürün, otomasyon üzerinden anlık takip edilirmiş.
Asla böyle bir şeye tevessül edemezmiş.
Eee!
Bizde niye herkes istediği gibi ürün stoklayıp, piyasayı allak bullak edebiliyor peki?
Bunun cevabı da bizim ekonomi müdürümüzde değil ne yazık ki...