Günlerdir herkesin aklındaki soru
bu…
Oysa, sorunun cevabı bizim
gazetenin dışında hemen herkesin ıskaladığı veya ters açıdan
bakarak ufak haberle geçiştirdiği bir detaydaydı.
Bunun ne olduğuna geçmeden,
öncesindeki gelişmelere bakalım.
***
İlk mühim hadise, uçaklarımızın
Irak’ın kuzeyindeki Sincar’ı vurması oldu.
Osman
Sağırlı imzalı manşetimizde, verilen mesajın mahiyeti
vardı.
Sincar, Irak Anayasası’na konulan
140. madde ile ‘statüsü referandumla
belirlenecek’ bir noktaydı.
Yani, ABD’nin kurmaya çalıştığı
terör devletinin zemini Sincar’la hazırlanmıştı.
Türkiye doğru noktadan
vurup asla izin
vermeyeceğini gösterdi.
Trump mesajı
aldı, Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ı aradı.
***
İkinci
adım, Sincar operasyonundan bir gün sonra ABD
askerlerinin Suriye’nin kuzeyindeki Tel
Abyad’dan, gözlem noktalarını boşaltarak çekilmesi
oldu.
Gazetemizin dışında, bu gelişmeyi
de doğru okuyan ve okuyucusuna ulaştıran olmadı.
Önceki tecrübelerden yola çıkarak
burun kıvıranlar, haklı olarak, bunun yeni bir oyalama taktiği
olduğunu savundu.
Oysa bu defa durum
farklıydı…
İşareti de Dışişleri
Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu verdi.
***
Suriye’de kalıcı barış için
ısrarla ‘yeni Anayasa ve demokratik
seçim’ vurgusu yapan Bakan’ın sözlerini doğru
okuyamayanlar, konuyu Esad’a bağlamaya çalıştı.
Çavuşoğlu, “Bunlar
sağlanırsa herkes durumunu gözden
geçirir” diyordu.
Bu şu demekti;
Yeni bir anayasada
uzlaşılırsa zaten hadise masada çözülmüş
olacaktı.
Nitekim bir gün sonra
Cenevre’de Türkiye, Rusya ve
İran dışişleri bakanları yeni anayasa
yazımının başlaması için mutabakat
sağladı.
Yani hem Amerika, hem İran-Rusya
tarafında önemli gelişmeler vardı.
***
Gelelim şimdi en önemli
ayağa…
Son hamle, olacakların işaretiydi
sanki...
PKK/YPG baskısıyla Kuzey Irak’a
kaçan Suriyeli peşmergeler, 2012’den beri
topraklarını geri alabilecekleri güne hazırlanıyordu.
PKK’nın çok rahatsız olduğu ve
asla Suriye’de istemediği peşmergelerden oluşturulan silahlı
gruba ENKS adı verilmişti.
Eğitimlerine geçmişte Türkiye’nin
de destek olduğunu hatırlıyoruz.
Marksist PKK/YPG’nin
aksine, bunlar dindar Kürtlerdi.
Hatırlarsanız, YPG istemediği
hâlde, verdiğimiz izinle bizim topraklarımızdan
geçerek Ayn el-Arab’ın (Kobani) DEAŞ’ın
elinden kurtarılması operasyonuna katılmışlardı.
Sonra teröristlerin baskısıyla
tekrar K. Irak’a dönmek zorunda kalmışlardı.
Erbil ve Duhok’taki kamplarda
eğitilen 8 bin peşmergenin ana yurtları Suriye’ye kaydırılacağı
haberi, önümüzdeki sürece ilişkin en çarpıcı işaret
oldu.
***
Çekilme kararıyla YPG’nin sonunu
hazırlayan Trump yönetimi, şimdi Suriye’nin kuzeyine ilk
etapta 8 bin peşmergenin
yerleştirilmesi için çaba harcıyor.
PKK/YPG ise şimdilik
direniyor.
Türkiye’nin operasyonu
durdurmasının altında da bu süreç olsa gerek…
Çünkü Türkiye, PKK/YPG işgalinden
bu yana, asla Kürtlere karşı olmadığını, aksine binlerce Suriyeli
Kürt göçmeni topraklarına kabul ettiğini, asıl meselenin terör
örgütü ve teröristler olduğunu dünyaya anlatıyor.
Buna yönelik strateji geliştiren
Trump yönetimi ise YPG’yi tasfiye ederek, Türkiye’nin
kabullenebileceği peşmergelere kapı aralıyor.
***
Sonuç;
Görünen o ki, yakın zamanda
yazımına başlanacak yeni Anayasa
metninde en hassas bölüm, Türkmen, Arap ve Kürtlerin
yaşadığı Suriye’nin kuzeyi, yani bu
bölgenin statüsü olacak.
Kuzey Irak gibi Suriye’de de yeni
bir özerk bölge çıkar mı?
Bekleyip göreceğiz.
*************
ABD gitmesin
mi?
Trump’ın ‘Çekiliyoruz’ açıklamasından
sonra bizim mahallede de büyük şaşkınlık vardı.
Kahir
ekseriyet, “İnanmayın, bunlar yeni
oyun” dedi.
Haklılık payları vardı ama, bu
duruş ‘bilgi’ye dayalı değildi.
İki gün
sonra “Erdoğan’ın Zaferi” manşetlerini
atmak zor olmuştur herhâlde…
***
Böyle durumlar için tavsiyem
şudur;
Kesin kanaat belirtmek yerine,
yanılma payı bırakıp daha itidalli olun.
Yoksa, ABD’nin gitmesini
istemiyormuşsunuz gibi bir duruma düşersiniz ki, bu çok daha
fena…
*************
Her şeyi FETÖ’ye
bağlıyorsunuz!
15 Temmuz’un
kahramanlarından Rize Emniyet Müdürü Altuğ
Verdi, 12 gün önce bir polis memuru tarafından şehit
edildi.
Görünürde gerekçe basit bir tayin
konusuydu ama, hiç inandırıcı gelmedi.
Sebebi var…
***
Şehit emniyet
müdürü, İstanbul Çengelköy’de FETÖ’cü
darbecilerin derdest edilmesinde önemli rol oynamıştı…
Şu tesadüfe (!) bakın
ki, Çengölköy davası, o şehit
edilmeden bir gün önce karara bağlanmış,
34 hain müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı.
Ayrıca, cinayete gerekçe
gösterilen tayin meselesi, ilk günden itibaren kafalarda soru
işareti oluşturdu.
Çünkü, katil polisin tayin
istediği yer, sadece birkaç kilometre ötede yer
almaktaydı.
Bu kadar yakın bir yere tayini
yapılmadı diye cinayet işlenemezdi…
Üstelik, katili tahrik edecek
herhangi bir sözün sarf edilmediğini bizzat zanlı itiraf
etti.
Bu yüzden gazetemizin manşetinde
daha ilk gün “TAYİN Mİ, HAİN
Mİ?” başlığı yer aldı.
***
Üst üste yaşanan tren arızalarını
ve akabinde gelen Yüksek Hızlı Tren faciasındaki tuhaflıkları da
yazmıştık.
Arada bir şey daha
oldu…
Durduk yerde
birileri ‘çözüm süreci’ için Oslo’da
toplandı!
Allah Allah!
Bayram değil, seyran
değil…
Hükûmet “Son
teröristi imha edene kadar devam” açıklamaları
yaparken, bu buluşma da nereden çıkmıştı?
Bu meseleyi kimlerin diline
doladığına ve bu kişiler üzerinden kimlerin gazete manşetlerine
çektiğine iyi bakın…
Aynı ellerin hem organize
ettiğini, hem de ‘siyasi amaçla’ kullandığını göreceksiniz
zaten.
***
Hülasa…
FETÖ de, FETÖ’yü yöneten üst akıl
da boş durmuyor.
Problem şu ki, “Bunu
da FETÖ’ye, üst akla bağladınız” dedirtmemek için bu
şüpheler yüksek tonda konuşulmuyor.
Devlet takibini daha sessiz ve
derinden yürütüyor.
Ancak kamuoyu, bu cümleyi sıkça
tekrarlayanların baskısıyla yavaş yavaş FETÖ’yü tehdit olarak
algılamaktan uzaklaşıyor.
Bence en büyük riski de bu
oluşturuyor.
Zira toplum yılsa da, FETÖ
yılmıyor.
Tren arızalarının bıçak gibi
kesilmesi bir şey anlatmıyor mu?
***************
AK Parti’nin yerinde
olsam…
Henüz hiçbir aday açıklanmadan
-özellikle İzmir örneğiyle- yazmıştım, yine
tekrarlıyorum.
CHP’nin güçlü olduğu iller
dâhil…
Riskli görülen tüm şehirlerde
kızgın seçmen kitlesini kaybetmemek için ittifak önemli bir
fırsattır.
‘Ders vermeye’ odaklanmış seçmen
kitlesini, kritik illerde ittifak ortağının adayına yönlendirmek
akıllıca bir hamle olacaktır.
Bir dönem buna katlanmak, öfkeli
seçmene de, partiye de iyi gelecektir.
Benden söylemesi…
***************
Allah akıl
versin
CHP medyasının gururla
yayınladığı haber…
Kılıçdaroğlu, Ankara’da bir araya
geldiği AB büyükelçilerine CHP adaylarını
anlatıp, “Çok umutluyuz. Arkalarında başarı hikâyeleri
var” demiş.
Kime anlatıyor?
AB elçilerine…
Peki niye?
Belediye
başkanlarımızı AB ülkeleri seçmeyeceğine
göre, Kılıçdaroğlu bunu onlara neden anlatıyor ve CHP medyası bunu
hangi mantıkla köpürtüyor?
Anlayan varsa beri
gelsin…