CHP zihniyetine güvenim hiç
olmadı…
Fakat Muharrem İnce ile ilgili
azıcık ümidim vardı.
“Hiç değilse -Genel
Başkanı gibi- Türkiye düşmanları ile birlikte saf
tutmaz” diyordum.
“Daha millî ve yerli bir
adam görünüyor, inşallah onun-bunun güdümüne girmez, PKK’ya,
FETÖ’ye boyun eğmez” umudu taşıyordum.
“Yeter ki ülkenin bekası
için doğru yerde dursun, CHP’li de olsa tek laf etmem. Kasetle iş
başına getirilen ve her icraatında bunun diyetini ödemeye çalışan
Kılıçdaroğlu faciasına karşı alabildiğine
desteklerim” kafasındaydım...
Yani, peşin hükümle reddetmek
yerine, kişisel olarak tanıdığım bir kredi ve beklentim
vardı.
Lafta değil,
icraatta ülkesinin bağımsızlığından yana bir
CHP’li figürü hayal ediyordum.
Bu kişinin Muharrem İnce olmasını
diliyordum.
Boşuna beklemişim...
***
İnce, ilk golü
PKK’lı Selahattin Demirtaş’ı ziyaret
ederek attı.
Sonra da
ülkemizi fiilen bölmeye teşebbüs
etmiş, 53 vatandaşımızın
katledildiği bir vahşetin azmettiricisine özgürlük
isteyerek…
Peşinden FETÖ yayın organı
Ahval’e çıkıp, FETÖ’cülere af işareti
vererek…
Batılı büyükelçilerle buluşmayı,
onlarla birlikte, kendi Cumhurbaşkanı’nın arkasından atıp tutmayı
marifet sayarak…
O hadsiz büyükelçilerden
birinin “Erdoğan’ı yargılayacak
mısınız?” şeklinde küstahça sorusuna, ağzının payını
vermediğini itiraf ederek...
***
Asıl
sukutuhayali ABD’ye yaptığı İncirlik efelenmesinden
sonra yaşattı.
Kurduğu ilk cümle
şöyleydi;
- İnce: “ABD Gülen’i iade etmiyorum” derse 24 Aralık’a İncirlik’teki askerleri Noel bayramı için ABD’ye göndeririz.
- Sunucu: “Kapatırım İncirlik’i” diyorsunuz yani!..
- Yani…
Ertesi gün katıldığı bir başka
programda, “Ben kapatırım demedim. Tatile gönderirim,
dedim. Ne var bunda!..” diyerek, mevzunun
üstünü kapatmaya çalıştı.
Bir daha da ABD aleyhine tek
kelimeyi dahi ağzına almadı.
Peki ne yaptı?
Afrin
kahramanı Korgeneral İsmail Metin
Temel’i hedef aldı.
***
Hani, Kandil harekâtını da
yöneten komutan…
Sebebi, Cumhurbaşkanı kendisini
eleştirirken alkışlamasıymış.
Dünyadaki bütün kusurlar bitti,
bir bu kaldı...
O komutan ki, FETÖ’cü darbeci
Semih Terzi 15 Temmuz gecesi arayıp, “Neredesin?
Gözaltına alınacaksın” dediğinde, “Bizde
kapıya gelene sıkılmaz. Neredesin söyle ben
geleyim…” cevabını veren yiğit.
Hainlere o gece neler yaptığını
bilen bilir.
Ömrü dağlarda, hain temizlemekle
geçmiş…
Dağda PKK, şehirde FETÖ ve
uzantılarıyla…
Zaten İnce’nin tepkisinin sırrı
da burada…
***
En beğendiğim tepki, Doğu
Perinçek’ten geldi.
“25 Haziran’da
apoletlerini sökeceğim tehdidiyle aslında Türk
ordusunun kahraman komutanına, PKK’nın mevzilerinden kurşun sıktı”
dedi.
Doğru ama, eksik…
Sadece Kandil değil, Pensilvanya
hainlerine de kendisini alkışlattı.
***
Güneydoğu’ya öğretmen olarak bile
gitmeme yürekliliğini (!) gösteren
Muharrem İnce…
Sırf bu tayinden yırtmak için
FETÖ’nün dershanesinde çalıştığını öğrendiğimizde zaten midemiz
bulanmıştı.
Üstüne bir de 2007’de o yapı ile
birlikte Bosna Hersek’e gittiğin,
30 Mart 2014 mahalli seçimlerinde
FETÖ’cülerle birlikte çalıştığın anlaşıldı.
Temelli soğuduk
senden…
***
Hülasa…
Muhalefette doğru düzgün birisi
olsun diye umutlanmıştık ama…
Bu da Kılıçdaroğlu’ndan farklı
çıkmadı.
Artık, değil ömründe
50 kere, günde 5 vakit namaz da kılsan fark
etmez…
Biz anlayacağımızı
anladık…
Vesselam…
*******************
Erdoğan’ı bunlarla
vuramazsanız
- Meral Akşener’in ‘Prompter gitti, kalakaldık’ itirafında olduğu gibi, Erdoğan’ı da prompter’la vuramazsınız, çünkü o siyasi tarihimizin en güçlü hatibi… Duraksadığı bir andan umutlanır, mitinglerinize malzeme, gazetelerinize manşet yapmaya çalışırsanız, bugün olduğu gibi gerçek bambaşka bir şey çıkar, yüzkarası bir durum yaşarsınız.
- Erdoğan’ın diploması, FETÖ’nün çok çiğnediği, hatta Kemal Kılıçdaroğlu’na da çokça çiğnettiği bir sakız. Aynı çürümüş sakızı yıllar sonra Muharrem İnce’ye çiğnetmeye çalışarak bir yere varamazsınız. Hele ki kendi milletvekiliniz bile “Öğrencimdir. Onu dört yıl ben okuttum. Diploması gerçektir” derken… Ayrıca, Muharrem İnce’nin çok övündüğü diplomasını Oxford veya Harvard’dan almadığını da birinin hatırlatması gerek…
- FETÖ’nün 2011’den bu yana diz çöktürmeye, etkisiz hâle getirmeye çalıştığı Erdoğan’ı, FETÖ’den hiç vuramazsınız. Hele ki, Erdoğan’ı devirmek için giriştiği her darbe denemesinde en büyük destekçisi CHP olmuşken…
- Silah bıraktırmak için denenen çözüm sürecine “PKK nasıl silah bırakır?” diye tepki gösterip, fiili olarak ülkemizi bölmeye giriştiklerinde “Hendekçi arkadaşlar” güzellemesi yapan; örgütün Suriye kolu PYD’ye terörist diyemeyen, Afrin harekâtına karşı duran ve bugün bile Kandil’in yönlendirmelerine muhatap olan bir partinin adayı ya da üyesi olarak, Erdoğan’ın PKK ile mücadelesini ağzınıza bile alamazsınız. Hele hele Diyarbakır mitinginde “Kahrolsun PKK” sloganları attırırken…
- Ve ekonomi… 2002’de gırtlağına kadar borca batmış bir Türkiye’yi dünyanın 16. büyük ekonomisi yapan Erdoğan’ı, buradan hiç vuramazsınız.
Bunları yapamayınca, prompter
gibi uydurma hikâyelerle bir şeyler toplamaya
uğraşırsınız…
O da yatsıya kadar
sürer…
Elinize yüzünüze
bulaştırırsınız.
********************
Meral Akşener:
Heuuvvvvv!..
İzlediniz mi
videoyu?
Güya TRT çalışanlarını alaya
alıyor.
Bakın, tepe yöneticilerini falan
demiyorum…
Çalışanları…
Yani emekçileri…
Garibanları…
***
Niyeyse TRT’den çok
rahatsızlar…
Diriliş
Ertuğrul ve Payitaht
Abdülhamid gibi diziler de rahatsız etmiş olabilir
bunları.
Sözde özgürlükçü, lafta en
demokrat adayımız Muharrem İnce, “Mitinglerimi
yayınlamıyor” yalanlarıyla TRT çalışanlarını hedef
yapıp, saldırtıyor.
Meral Akşener de mevzuyu daha
başka bir boyuta taşıyor.
O, Cumhurbaşkanı seçilirse TRT’yi
satacak.
Devletin ‘resmî ve
millî’ bir yayın kuruluşu olmayacak
yani.
Öfkesi o denli büyük ki,
muhtemelen TRT’yi satmakla kalmayacak, içindekilere de bir şey
yapacak.
Konuşmalarından
belli…
İnce ve kendisinin, saldırganlara
hedef yaptığı TRT çalışanlarının tepkilerini Adana mitinginde alaya
almış;
- Çıktı çalışanları, heuuvvvvvvvvvvv, heuuvvvvvvvvvvv şeklinde ağlaşa ağlaşa anlattılar. Şimdi kendileri beuuvvvvv şeklinde gidiyorlar. (Saldırıya uğrayan TRT çalışanlarından bahsediyor)
İşte bu kadın, Cumhurbaşkanı
adayınız.
***
Bu seviyesizliğe, bu kine, bu
nefrete, siz ne dersiniz bilmem ama…
Akşener’i heuuvvvvvvvvvvv derken
tekrar tekrar dinleyin.
Bakalım size de Pensilvanya’daki
şarlatanın dümenden ağlamalarını ve peşinden giden zibidilerin
çıkardıkları ağlama efektlerini hatırlatacak mı?