Bir yıl önce yaşadığımız, televizyonda gördüğümüz olayları daha
yeni idrak ediyoruz. O gecenin sıcaklığında, yaşadığımız travmanın
etkisiyle aslında pek çok şeyi anında idrak edememişiz.
Gördüklerimizin hayal mi, gerçek mi olduğunun ayırdına yeterince
varamamışız. Yaşadığımız tehlikenin aslında ne kadar büyük ve
korkunç olduğunu, cumartesi akşamı ekranlara düşen 15 Temmuz'un
'arşiv' görüntüleriyle çok daha iyi anladık.
Görüntülere eşlik eden yorumlar da o günkünden çok daha sağduyulu,
net ve demlenmiş olunca, başımıza gelenleri anlamamız daha da kolay
oldu.
Peki 15 Temmuz'dan ne öğrendik? Aklım erdiğince, kalemim yettiğince
sıralayayım:
1- Hiçbir darbe ve işgal girişimi, bu milletin vatan sevgisi ve
iman gücünü aşamaz.
Ne tank, ne top, ne F 16'lar...
Savaş teknolojisi henüz bu 'zırhı' delecek bir silah
geliştirememiştir.
2- Bundan sonra hiçbir güç, sahte üniformaların ardına sığınarak
açıkça bir işgal girişiminde bulunmaya cüret edemez. Bundan sonra
suikastlar, sabotajlar ve her türlü kirli entrika ile emellerine
ulaşmaya çalışacaklardır; uyanık olmalıyız.
3- Mesele vatan ise gerisi teferruattır. Medya ve siyaset ne kadar
bölünmüş ve kutuplaşmış görünürse görünsün, tehlike anında ortak
düşmana karşı hiç tereddüt etmeden aynı safta birleşir.
4- Bu millet, inandığı bir 'önder' bulursa, peşinden gider, 'Öl'
emrini bile gözünü kırpmadan uygular.
5- Bu darbeyi milletin inancı ve imanıyla birlikte 'iletişim' de
önlemiştir. Konvansiyonel medya ve sosyal medya eğer bu kadar
gelişmiş olmasaydı, halk bu denli iyi koordine olamazdı.
Özellikle sosyal medyanın 'sosyal' kısmı asla ihmal edilmemeli ve
15 Temmuz'da olduğu gibi sadece kutsal amaçlar için
kullanılmalı.