Şu kadarını söyleyeyim: İstanbul'da bir huzurevi... Saat, sabahın 03.30'u... İki hasta bakıcı kadının belli ki nöbet sırasında canları sıkılmış, kendilerine eğlenecek(!) bir şeyler arıyorlar. Başlarına eşarp sarıp, 'melek'(!) görüntüsüyle kadının odasına dalıyorlar. Önce, altına kaçırmasıyla ilgili iğrenç şakalar yapıp onurunu ayaklar altına alarak dalga geçiyorlar. Sonra onu öbür dünyaya götürmek için geldiklerini ima ediyorlar. Kadın nasıl korkuyor, nasıl titriyor anlatamam. O dehşete kapıldıkça, hasta ruhlu hasta bakıcılar gülüyor, kahkaha atıyorlar...
Hangi soruya cevap aramalıyım bilmiyorum. Bre gafiller, sizin hiç ananız, babanız, büyükanneniz, dedeniz yok mu? Siz de bir gün yaşlanacak, bakıma muhtaç hale geleceksiniz, bilmez misiniz! 'Kutsal' diye bilinen, öyle olması gereken mesleğiniz bir yana, 'insanlığınızdan' da utanmıyor musunuz? Bu rezil mesainiz karşılığında aldığınız maaş nasıl kursağınızdan geçiyor? Biz nasıl bu hale geldik diye sormaktan artık vazgeçtim. Elimde kandil, gözümde mendil, bir tutam 'vicdan' arıyorum...