Kanal D'de sunduğu ana haber bülteninin sadece ilk gecesine
bakarak 'Olur' ya da 'Olmaz' demek, en hafifi tabiriyle insafsızlık
olur. Zira İsmail Küçükkaya'nın FOX 'Çalar Saat'teki ilk günü daha
dün gibi aklımda. Alnında biriken ter damlaları, pancar gibi
kızarmış yüzüyle, elini kolunu nereye koyacağını bilemiyor,
kekeliyor, iki cümleyi bir araya getiremiyordu. Küçükkaya, dört yıl
içinde haber sunmayı hepimizin gözü önünde ekranda tecrübe ederek
öğrendi. Bu nedenle Ahmet Hakan'ın ilk gece kusurları da zaman
ilacıyla rehabilite edilebilir.
Örneğin, daha tempolu konuşması öğütlenebilir.
Sunduğu şeyin ucu açık tartışma programı 'Tarafsız Bölge' değil,
her saniyesi kıymetli ana haber bülteni olduğu
hatırlatılabilir.
Muhabirlere ve canlı yayın konuklarına soru sorarken adeta metin
okuyarak değil, spontane, canlı ve hakim bir tavır takınması
sağlanabilir. Stüdyoyu ve kameraları kullanma tekniği, gündüz boş
stüdyolarda yapılacak seri antrenmanlarla geliştirilebilir.
Peki ama Kanal D, neden durup dururken Ahmet Hakan'ı haber ekranına
sürme ihtiyacı hissetti? Habere siyasi derinlik ya da yorum
ağırlığı kazandırmak için mi? Eğer öyleyse, Ahmet Hakan ilk gece
görevini hiç de iyi yapmadı.
Haberleri bir anchor bilgeliğiyle anlatmadı, sadece prompter'dan
okuyup geçti.
Ee zaten Serdar Cebe bunu hakkıyla yapmıyor muydu?