Geçen haftaki bölümün konusu matematikti. Tyson, muhteşem röportajlar, harika espriler ve sürükleyici bir kurguyla matematiği öyle güzel anlattı ki, "Keşke bu belgeseli 50 yıl önce izleseydim" dedim. Çünkü ne yazık ki matematikten nefret eden bir neslin üyesiyim.
Neil DeGrasse Tyson, bana göre çağımızın en önemli bilim elçisi. Çünkü bilim gibi çoğumuzun mesafeli yaklaştığı bir konuyu nefes nefese izlenecek bir televizyon şovuna dönüştürüp istisnasız herkesi bu ışıltılı auranın içine almak, bugüne kadar pek az kimseye nasip olmuştu. Onu izlerken çağımızın diğer Tyson'larını da hatırladım.
Örneğin Dr. Mehmet Öz... Tıp gibi uzmanlık gerektiren, dili anlaşılmaz bir bilim dalını sadeleştirip herkesin anlayacağı bir televizyon şovu haline getirerek insanlarla tıp bilimi arasındaki mesafeyi kısalttı.
Bir başka örnek Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu... Din ve ahlak konusunu tabu ve klişelerinden ayıklayıp en duru, en anlaşılır, en keyif veren haliyle ekranlara taşıyarak, ilahiyatın insanlara nasıl hizmet edeceğini hepimize gösterdi.
Demem o ki; televizyon, Olimpos Dağı'ndaki tanrıları ete kemiğe büründürmenin en kestirme yolu. Yeter ki bilim ve popülizm arasındaki hassas sınırı aşmadan, ekran vasıtasıyla insanlara yakın olmanın formülünü bulun.