Konserden 10 dakika önce sahnenin iki yanına yerleştirilmiş dev ekranlarda 'sigara içilmez' uyarısı belirdi. O anda etraftaki herkes dumanı havaya üfleyerek bu anonsu kutladı!
(İki sıra arkamda oturan adamın içtiği puronun iğrenç kokusu hâlâ tenime sinmiş gibi) Omuz omuza izlenen açık hava konserlerinde ve maçlarda neden sigara denetimi ve ceza uygulaması yapılmaz ki!
Mayıs'ın neredeyse ortası olmasına rağmen, İstanbul ayazı, (semtin ismi de Ayazağ olunca) davetlileri hazırlıksız yakalamıştı. Protokol tribününde bir battaniye için canını verecek insanlar vardı.
Bir şal uğruna görevli kızlara yalvar yakar olan kerli ferli adamların hali, en romantik Tarkan şarkısından bile acıklıydı.
ALKIŞLANMADI
Sıra, çok şaşıracağınız tespitime geldi... Tarkan'ı Vadistanbul konserinde pek az kimse alkışladı. Neden mi? Çünkü yüzde 80'inin elinde cep telefonu vardı da ondan... Ön sıradaki teyzem, konserin tamamını kayıt yaptığı cep telefonunun ekranından izledi. Sanırsınız Tarkan belgeseli çekip yarışmaya sokacak.
Şarkılar bittiğinde alkışlar cılız oldu bu yüzden. Beğenmediklerinden değil, cep telefonları ellerine yapışık olduğundan.
Tarkan konserlerinde genç kızlar arasında gizliden gizliye en tiz tondan 'Tarkaaaan' diye çığlık atma yarışı yapılıyor.
Malum, Tarkan, hayatını birleştirdiği kadını hayranları arasından seçmişti. Vakit belki çok geç ama genç kızlar 'Çıkmayan candan umut kesilmez' niyetiyle dikkat çekmek için şanslarını deniyorlar belli ki... Hele Tarkan'ın önce terini silip sonra seyirciler arasına fırlattığı havluyu kapan genç kızın attığı bir çığlık vardı ki, oracıkta ruhunu teslim etti zannettim...
İŞTE İŞİN SIRRI
Yalan söyleyecek değilim. Tarkan şarkıları hiçbir zaman bana hitap etmedi. Ama bu durum, onun hakkını teslim etmeme engel değil.
Tarkan, Türkiye'nin belki de tek gerçek starıdır.
Öyleyse Tarkan'ın yaşayan bir efsane haline gelmesinin nedenlerini sıralayayım:
1- Tarkan'ı Tarkan yapan, Allah vergisi sesi olduğu kadar, teatral yeteneği. Sahnede ve kliplerinde yüzünü, mimiklerini, vücut dilini öyle yerli yerinde kullanıyor ki, şarkıları ayrı bir ruh kazanıyor. En doğru yerde, en doğru anda öyle bir bakış atıyor, öyle bir dans figürü yapıyor ki, izleyenler gözüne far tutulmuş tavşana dönüyor. Tarkan şarkılarını ondan başka hiç kimsenin söyleyemeyişinin, söylese bile başarılı olamamasının tek sebebi bu.
2- Tarkan neredeyse 'kusursuz' giyiniyor. Her şeyden önce 'tarzı' var. Giydiği her kostüm, sahne performansını parlatıyor.
Bu haliyle Türkiye'de 'ikon' sıfatını hak edecek birkaç isimden biri olduğunu düşünüyorum.
3- Tarkan, gerçek bir sporcu. 45 yaşında sahnede bu kadar efor sarf edip bir tek notada bile detone olmadan, albüm soundunda konser verebilmek öyle her babayiğidin harcı değil. Belli ki kardiyosunu, bir olimpiyat sporcusu titizliğinde koruyabilmek için ekstra çalışıyor.
4- Tarkan, araya koyduğu mesafe ile medyanın kendini yönetmesine izin vermiyor.
Tam aksine, stratejisiyle medyayı o yönetiyor. Hakkında ne istediyse o konuşuluyor, o görüntüler yansıyor. Hiçbir zaman 'hazırlıksız' yakalanmadığı için asla olumsuz malzeme vermiyor.
5- Son konserde özellikle dikkat ettim; orkestrasında iki darbuka daima ön planda. Darbuka, özellikle hareketli eserlerde Türk müziğinin olmazsa olmazı. Zaten Tarkan'ın tutan pek çok şarkısı da oryantal ritim ve tınılar üzerine inşa edilmiş durumda. Tarkan'ın herkesi coşturan şarkılarından darbukayı ve Türk sanat müziği nağmelerini çekip alın, geriye pek yavan bir müzik kalır.
Tarkan, bu 'özüne bağlı, yüzü batıya dönük' haliyle müzikte muhteşem bir sentezin yaratıcısı ve uygulayıcısı olarak senelerdir bu işten ekmek yiyor.
AH O ESKİ ŞARKILAR
Son olarak... Tarkan'ın eski şarkılarının, yenilerinden çok daha fazla sevildiğini, iştirak edildiğini, alkışlandığını fark ettim. Yıllardır bu sütunlarda eski şarkılara özlem satırları döşenirken, 'şarkı denizinin bittiğinden' dem vuruyorum.
Sahi, elinizi vicdanınıza koyup söyleyin, son 10 yılda kalp odacığınıza yerleştirdiğiniz kaç şarkı çıktı?