Evet, ben de biliyorum iklim değişikliğinin dünyamızdaki yeni belamız olduğunu. Onun yüzünden Avrupa'yı seller götürüyor, Avustralya'nın yarısı yanıyor, Altınoluk halkı hortumla tanışıyor. Sadece o kadar mı? Anadolu çölleşiyor. Göllerimiz, nehirlerimiz, barajlarımız kuruyor. Tarım geriliyor ve daha nicesi... Peki öyleyse niye "Bize iklim değişikliği şart" diye tutturdum?
Benim sözünü ettiğim, insanımızın iklimi. Yani ruhumuzun... Bir yanda pandemi, öte yanda ara vermeksizin devam eden seller, yangınlar, depremler... Diğer yanda başımızdan bir türlü defedemediğimiz terör belası. Hâlâ devam eden FETÖ tehlikesi. ABD'nin başını çektiği dış düşmanların dümen suyuna kapılıp, ülkenin kaosa sürüklenmesi için ellerini ovuşturarak bekleyen yerli hainler... Kadınlara, çocuklara ve hayvanlara yönelik sonu gelmez şiddet... Siyasette gerilim, gerilim, gerilim...
Sıkıldık, bunaldık, isyandayız. Kimimiz acısını, öfkesini, isyanını içinde biriktiriyor. Kimi eşine dostuna, karısına saldırıyor, kimi küçük bir trafik tartışmasında kendini katil olarak hapishanede buluyor.
Bu yangına hiçbir orman dayanmaz. Öyleyse iklimimizi değiştirmemiz, kendi yağmurumuzu kendimiz yağdırmamız...