Günlerdir ne kadar çaba harcasam da Hıncal Ağabey'in yokluğuna
kendimi bir türlü hazırlayamamıştım. Durumu giderek ağırlaşıyordu,
son zamanlarda artık yardımcısı Yasemin'i aramaya bile korkuyordum.
Sonunda acı haber geldi.
Hıncal Uluç bir gazeteci değil, gazetecilik ekolünün adı oldu benim
için. Kendisi bilmezdi ama benim en büyük denetleyicim,
düzeltmenim, eski dille "tashihçim" idi. Yazılarımı yazarken
aklımda hep o olurdu. "Acaba bu yazdığıma Hıncal Ağabey ne der?"
diye düşünürdüm. Zaten köşesinden beni eleştirdiği çok olmuştu. Ama
takdir etmesini de bilirdi. Zaman zaman âşık atışması gibi
köşelerimizden birbirimize sallardık. Kimi zaman beni incittiği de
olurdu ama şimdi o anları bile özleyeceğimi biliyorum.
Bir yazarın, bir eleştirmenin, yorumcunun "herkes" tarafından
sevilmesi zordur, neredeyse imkansızdır. Hatta mesleği adına
"yanlıştır" bile. Hıncal Ağabeyi de sevenler olduğu kadar,
sevmeyenler de çoktu. Çünkü zülfü yâre dokunmaktan asla geri...