Eşek şakaları sezonu açıldı.
'Demet Akbağ ile Çok Aramızda'nın yeni sezonu Show TV ekranlarında
başladı.
Daha ilk bölümün ardından yazmıştım, 'Bu tür şaka programları bana
keyif değil, hüzün veriyor' diye. Zira şaka mağdurlarının perişan
haline bir türlü gülemiyorum.
Hele bunlar toplumun saygın kişilikleri ise hüznüm iki katına
çıkıyor.
Hülya Koçyiğit'e reva görülen köpekbalığı eziyeti de bunlardan
biriydi.
Bizim 'uzman iş birlikçi' Seyhan Erdağ yine oltasını sallandırmış,
Koçyiğit'i Boğaz'da bir özel tekne turunda röportaj yapmaya ikna
etmişti. Derken kameraman denize düştü.
Onun kaybolan kamerasını bulmak için bir dalgıç suya atladığı
sırada ise Koçyiğit'i dehşete düşüren o köpekbalığı maketi ortaya
çıktı. Bu kadar naif bir kişiliğe reva görülecek en son eziyetti.
Kadıncağızın korkudan büyüyen gözlerini, titreyen ellerini, sararan
yüzünü üzüntüyle izledim. Ama aynı zamanda onun yüce gönüllülüğüne
de şahit oldum.
Sözde 70 bin liralık kamerasını kaybettiği için ağlayan kameramanı
teselli ederken, "Olsun, canına zarar gelmesin yeter ki. Gerekirse
ben sana alırım yeni bir kamera" demesin mi? Bu yüreğe bu şaka
sizce de ağır değil mi?
Programdaki bir başka şakazede ise 'İçerde' dizisinde 'Yeşim'
karakterini canlandıran Gözde Kansu'ydu. Onu da eli silahlı
çetelerin market baskınının tam orta yerinde bıraktılar.
Bindiği taksiden aşağı inerken bir yere kapaklanışı, kurşunlardan
saklanmak için otomobillerin altına sürünerek bir girişi vardı ki,
eyvah, eyvah!... Öyle korkmuş, o kadar büyük bir şoka girmişti ki,
şaka bitip de Demet Akbağ göründüğü sırada bile titreyerek, "İçerde
arkadaşım var, rehin aldılar" filan diye kekeliyordu.