Vay ki ne vay! Hepimiz büyülenmiş bir halde sahneye bakıyoruz.
Nefeslerimiz tutulmuş, hipnotize olmuşuz.
Zorlu'nun Dram Sahnesi'nde bir Kerem Alışık var ki, ilk çıktığında
kimse onu tanımıyor. Muhteşem plastik makyaj bir yana; vücut
diliyle, sesiyle, ruhuyla bambaşka biri... Bir yaratık...
Filmlerde, çizgi romanlarda rastlayınca kanımızı donduran ünlü
Frankenstein'daki yaratığın muazzam bir yorumu...
Öyle, kaküllü siyah saçları yok, kel.. Ama yüzünde o bildik dikiş
izleri duruyor. Her yerine çaputlar sarılmış yarı çıplak vücudu,
dünyaya uyum sağlamaya çalışan bu ucubenin çektiği acının tuali
olmuş adeta... Kerem oynadıkça, bizi o yaratığın dünyasına alıyor.
Sahnede oluşan bu büyük girdabın içine çekilip oyunun sonu nasıl
geliyor anlamıyorsunuz...
Acıyı acı kovar, donanı buzla yuğarlar ya; Kerem de, Çolpan
İlhan-Sadri Alışık Tiyatrosu'nun 20'nci yılında, yitip giden anne
ve babasının ardından sırtına binen yükü, daha ağırını kaldırarak
unutmaya çalışmış sanki. Yaratmanın ve yaratılanı koruyup
kollamanın nasıl sadece Allah'a özgü bir meziyet olabileceğini
vurgulayan Frankenstein oyunu, sahneye her çıktığında babası Sadri
Alışık'a ve annesi Çolpan İlhan'a selam duran Kerem'in gerçekten de
'başyapıt'ı olmuş. Dahası, anne ve babasının başucuna adeta
'oyunculuktan' bir mezar taşı dikmiş...