Yok yok, bildiğiniz bir konudan söz etmeyeceğim. İklimlerin
değiştiğini, Türkiye'nin çölleştiğini, su kaynaklarının tükendiğini
duymaktan sıkıldığınızı biliyorum. Benim söz edeceğim daha büyük
bir kuraklık tehlikesi: Duygusal olarak çölleşiyoruz!..
Acayip bir şekilde bencilleştik. Dünyanın merkezine kendi egomuzu
koyduk. Sadece ve sadece kendimiz için yaşar olduk.
Anlamadan, dinlemeden linç eden barbarlara dönüştük. Sosyal
medyayı, günahsızların gömüldüğü kocaman bir mezarlığa dönüştürdük.
İçimize sıra sıra darağaçları kurduk.
Şarkılarda melodinin yerini ritm aldı. Yeni şarkıların hemen hepsi
duvara çekiçle çivi çakar gibi. Konuları da hep atar giderli. "Şu
anda kulüpte pistin ortasında, arasan da seni duymuyorum...." "Seni
atacağım poşete yazık..."
Nerede o sevgiliye 'Siz' diye hitap eden şarkılar? "Bir bahar
akşamı rastladım size. Sevinçli bir telaş içindeydiniz. Derinden
bakınca gözlerinize. Neden başınızı öne eğdiniz?..." Aslında
kuruyan Selahattin 'Pınar' olmasın sakın?
Azıcık beynini ve kalbini çalıştırarak sevgiliye güzel bir aşk
dizesi yazmak yerine kısa mesajdan SNSVYRM yazıp yanına da kırmızı
kalp iliştiren kestirmeci ve kolaycı nesilden fazla...