At izinin it izine karıştığı, kahramanların vatan haini,
hainlerin kahraman ilan edildiği yıllardı. İşte bu yüzden, biraz da
geçmişle hesaplaşmak için koşa koşa gittim Cem Karaca filminin özel
gösterimine...
Cem Karaca'nın seveni de vardır, nefret edeni de... Ona "ezilen
halkın sesi" diyen de oldu, "vatan haini" diye suçlayan da...
Siyasetten ayrı olarak düşününce, onun bir "müzik devrimcisi"
olduğu tartışılmaz. Türküyü ve folklorik ezgileri, ozanların
felsefesiyle mayalayıp, modern enstrümanlarla harmanlayarak,
gençleri Türk'ü Türk'ün öz kültürüyle barıştırmıştı...
Film, doğal olarak Cem Karaca'ya subjektif yaklaşmış. Çoğu sahnede
onu gerçekliğinden uzaklaştırıp, haddinden fazla, hatta maksadını
aşar biçimde ilahlaştırmış. Öyle ki, Cem Karaca'nın hayatının son
yıllarına damga vuran sufîliğini görmezden gelecek kadar... Film bu
haliyle bana "yarım" geldi.
Oyunculuklara gelince: İsmail Hacıoğlu her yönetmenin düşlerini
süsleyen boş bir tuval gibi....