Hiçbir dizide yoktu böylesine dramatik, bu denli insanı derinden sarsan bir final... Şu anda hikayelerini yazarken bile yüreğim sıkışıyor, ellerim titriyor.
Ülker ve Altan Çetin...
Emekli öğretmendiler. 50 yıllık evliydiler. Amansız hastalıklarla boğuşuyorlardı. Biriktirdikleri parayla güney sahillerinde lüks bir otele yerleştiler. Sonra iki ayrı not yazdılar. Biri adli mercilere, diğeri otel yönetimine...
Adli merciler için kaleme alınmış notta şöyle yazıyordu:
"Hiç kimsenin etkisi ve müdahalesi olmadan hayatımızı sonlandırıyoruz.
Bedenlerimizi 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne bağışlıyoruz.
Lütfen gereğini yapınız.
Çok mutlu bir yaşam sürdük.
Kimseyi yormadan, kırmadan, muhtaç olmadan gidiyoruz." Otel yönetimine de bir not bırakmışlardı:
"Yaşlılık ve hastalık sorunlarımızdan kurtulamıyoruz.
Bu nedenle hiç kimseye muhtaç olmadan gitmeyi seçtik. Yaptığımız şey için güzel otelinizden ve güler yüzlü personelden özür dileriz. Kalan paramızı personele dağıtın.
Diğer eşyaları ihtiyacı olanlara paylaştırmanızı rica ederiz." Notun yanına da 2 bin lira iliştirmişlerdi.
Sonra el ele tutuşup denize doğru yürüdüler. Sonsuzluğa...
24 saat sonra kıyıya vurmuş bedenleri yine 'yan yana' bulundu.
İntihar güzellemesi yapacak değilim elbet. İnsanın kendi canına kıyması büyük günah. Ama gördüm ki; hassasiyet, zarafet ve incelik de sebebi olabiliyormuş insanın. Ruhları öyle nahifmiş ki; hastalık süreçleri yüzünden hiç kimsenin, evlatlarının, torunlarının bile etkilenmesini istememişler.