Şoförümün sürdüğü siyah Rolce Royce'um ile Şile'deki malikaneye
giriş yaptım. Zafer her zamanki gibi ceketini ilikleyerek kapımı
açtı. "Hoşgeldin Yüksel Reis..." Omzuma attığım paltonun yakasından
sallanan beyaz kaşkolumu savurup, kapıkulu Adnan'a kükredim: "Geldi
mi herkes?" Sesimin azametinden ürken Adnan kekeledi: "Şeyy,
Alparslan herkese haber verdi Yüksel Reis'im Masada seni
bekliyorlar." Salonun kapısındaki Hızır Ali'nin yüzünü iki elimin
arasına alıp kafasını ısırdım. Kıkırdadı...
Sonra masaya doğru yürümeye başladım. Tam bir hafta bu yürüyüşe
çalışmıştım. Göbek içeri, göğüs dışarı, kollar sanki koltukaltında
yumurta varmış gibi hafiften yana doğru açılacak, gözlerden bakış
değil adeta kurşun saçılacak... Aynen öyle yaptım. Ama o da ne?
Mafya masası değil, sanki Devlet Tiyatroları'nın yeni sezon
repertuvar toplantısı... Uğur Yücel, Ragıp Savaş, Hazım Körmükçü,
Tardu Flordun, Yosi Mizrahi ve dahi Nurseli İdiz masaya
çökmüşler... Gidip, başkanlık koltuğuna kuruldum. Masada kimlerin
infaz edileceğini açıklayacağım ama bir türlü sesim çıkmıyor.
"Hadi" diyor koluma yapışan Hızır, "Hadi..." Gözümü açınca yanımda
kolumu dürten Oktay Kaynarca'yı buluyorum. "Hadi uyan...