Ölümlü trafik kazalarında dünya şampiyonuyuz. Karayollarımız kan
gölü, haber bültenlerimiz mezarlık... Gün geçmiyor ki trafik
kazaları yüzünden onlarca eve birden ateş düşmesin.
Bu yüzden haber bültenlerini izlemeye bile tahammül edemediğim
günlerden birinde seyrettiğim bir belgesel, içimde umut
tomurcukları açtırdı.
Discovery Showcase kanalında yayınlanan 'Geleceğin Otomobilleri'
belgeseli, otomotiv teknolojisinde gelinen son noktaları
anlatıyordu. Bir otomobil tanıttılar. Aracın seri üretimi başlamak
üzereymiş. Yol durumuna göre (bozuk ya da kaygan zemin, yoğun
trafik, azalan görüş mesafesi vs.) kendini ayarlayabiliyor, hatta
tıpkı insan derisi gibi, çiziklerini, vuruklarını kendi kendine
onarabiliyor. Dahası da var. Koltuğuna oturduğunuzda sizin ruh
durumunuzu (sıkıntılı, neşeli, mutsuz, yorgun, aceleci) algılayıp o
moda göre yeniden kurulum yapabiliyor.
ARALARINDA KONUŞACAKLAR
Yeni nesil araçlar, tamamen otomatik seyir düzenine sahip.
Yani siz içine kurulup sadece gideceğiniz yeri söylüyorsunuz,
gerisini o hallediyor. (Bu modelin prototipi şu sırada
yollardaymış) En önemlisi de, bu araçların trafikteki diğer
araçlarla sürekli iletişim halinde olması.
Fazla yaklaştıklarında birbirlerini uyarıyor, çarpışmaları önleyici
manevralara girişiyor, en ideal güzergahı seçiyor, sizi en kısa ve
tehlikesiz yoldan hedefe ulaştırıyorlar.
Hatta Japonya'da 8-14 yaş grubundaki çocukları tek başına okula
bırakabilen modeller bile üretilmiş.
Bir de 'modül otomobiller' var ki bir şaheser. Marketlerdeki taşıma
arabaları gibi birbirlerinin içine geçip park edilebiliyorlar. Siz,
araç kullanmak istediğinizde en öndekini seçip kartınızla içine
giriyorsunuz. Otomobil, kartınızdaki kişisel özelliklerinize göre
kendisini yeniden kurgulayarak kişiselleştiriyor. İşiniz bittiğinde
aracı toplu park yerlerindeki en son sıraya yerleştiriyorsunuz.