Eminim benim gibi orta yaşın üzerindekiler, gençlerin kendi
aralarında geliştirdikleri sosyal medya kökenli yeni iletişim
dilini anlamakta güçlük çekiyor. Öyleyse Maltepe Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Ramazan Korkmaz'ın derlediği
şu yeni rehbere göz atmanızda fayda var. İşte o 'sanal'
sözcükler:
Lol: Sesli gülüyorum. (Laughing out loud)
AFK: Klavye başında olmayan. (Away from
keyboard)
JK: Şaka yapıyorum. (Just kidding)
IDK: Ben bilmiyorum. (I dont know)
FYI: Bilgine. (For your Info)
Bro: Yakın, samimi arkadaş. (İngilizce erkek
kardeş anlamına gelen 'brother' kelimesinin kısaltması)
Sista: Kız arkadaş. (İngilizce kız kardeş anlamına
gelen 'sister' kelimesinin kısaltması)
Stalklamak: Sosyal medyada biri veya bir şeyi
gizlice araştırmak.
Like etmek-likelamak: Beğenmek.
Troll-Trollemek: Ciddi bir ortamda alaycılık,
huzur bozmak, başkalarını tuzağa düşürmek.
Spoiler vermek: Kitap, dizi, film hakkında ipucu
vermek.
Etkileşim kasmak: Sosyal medyada sadece beğeni
almak için paylaşım yapmak.
Ben şok: Çok şaşırmak.
Story atmak: Sosyal medya uygulamalarında fotoğraf
paylaşmak.
Panpa: Yakın arkadaş.
Karşim: Yakın arkadaş.
Popi: Popüler.
R yapmak: Geri adım atmak. (Otomatik viteslerdeki
'Return-R' ibaresinden hareketle)
Takipçi kasmak: Takipçi sayısını artırmak için her
yolu denemek.
FOMO: En son haberleri ve dedikoduları kaçırmaktan
korkmak. (The fear of missing out)
Cyberstalking: Siber zorbalık yapmak ya da maruz
kalmak.
YOLO: Sadece günü yaşa. (You only live once)
Wexting: Gözünü telefondan ayırmayan. (Walking ve
texting'in kısaltması)
***
Ekran başında donduğum an
Salı akşamı BBC Earth kanalında son derece ilginç bir belgesele
rastladım. Adı, 250 Milyon Pound'luk Kanser Tedavisi idi.
İngiltere'de bir üniversite hastanesinde 'tedavi edilemez' denilen
kanser türleri, proton ışın tedavisi ile yok ediliyordu.
Belgesel, biri Manchester'deki Christie Hastanesi'nde, diğeri
Londra'daki Üniversite Koleji Hastanesi'nde olmak üzere iki yeni
merkezi inşa etmek için yarışan mühendislerin, bilim adamlarının,
sağlık görevlilerinin ve hayat kurtaran tedaviyi bekleyen
çocukların öykülerini sürükleyici bir şekilde aktarıyor. Onlar
tedavilerde başarıya ulaştıkça, ihtiyaç duydukları fonda daha fazla
para birikiyor.
250 milyon pound'luk tedavinin ABD'de başlayıp İngiltere'de
sonlanan yolcuğu, 2014 yılında bir ailenin oğullarının tümörünün
tedavi edilemez olduğunu kabullenememesiyle başlıyor. Aile,
doktorların tavsiyelerine karşı çıkarak onu proton ışını tedavisi
için Avrupa'ya götürmelerinin ardından tutuklanıyor. Aile, türlü
bürokratik engelin üzerinden atlamayı başararak tedaviye
başlıyor.
Proton tedavisi denilen, beyin tümörünü 38 seans boyunca ışın
bombardımanına tutmak. Hasta, tıpkı MR taramasındaki gibi bir
aletin içine sokuluyor. Kafası çeşitli aparatlar aracılığıyla
sabitleniyor. Çünkü o 5 dakikalık ışın bombardımanı sırasında
başını milim oynatsa, beyninin hayati dokuları hasar alabiliyor. 13
yaşındaki çocuk makineye girdiğinde fark ettim ki ben de kasılmış,
hareketsiz hale gelmiş, adeta donup kalmışım. Sanki ben kıpırdasam,
her şey berbat olacakmış gibi... Hayatımda izlediğim en etkileyici
belgesellerden biriydi.
Belgesel, salı akşamları 22.00'de, Digitürk, Tivibu ve D-Smart
üzerinden yayın yapan BBC Earth kanalında izleyici ile
buluşuyor.
***
Ne demiş?
"Öfke gelir, göz kararır. Öfke gider, yüz kızarır..."
(Atv'nin Bir Zamanlar Çukurova dizisinde Fekeli'nin sözü)
***