Amacım bir pazar gününde canınızı sıkmak, midenizi bulandırmak
değil elbette. Ama olan bitenler karşısında dilsiz şeytana dönmek
de istemiyorum. Fuzuli'nin dediği gibi "Konuşsam tesiri yok, sussam
gönül razı değil" ikileminin içinde kendime çıkış yolu arıyorum.
Yine de bir basın mensubu olarak bugün susarsam, yarın vicdanıma
hesap veremem.
Aynı gün içinde iki tiksindirici haber: Bir Ekşi Sözlük
kullanıcısı, bir bebeğe tecavüz ettiği sıradaki fotoğraflarını bir
başka Ekşi Sözlük yazarına gönderip duruyormuş. Yazarın iddiasına
göre, Ekşi Sözlük yönetimi bunu dile getiren yazılarını silmiş. O
da internet medyasından yardım isteyince olay açığa çıkmış. Aile ve
Sosyal Hizmetler Bakanlığı failin bulunması için harekete
geçmiş.
İkinci olay: İzmir'de bir devlet hastanesinin erkek hemşiresi,
ölmek üzere olan 65 yaşındaki kadın kanser hastasına tecavüz
ederken yakalanmış. Kadın kısa süre sonra hayatını kaybederken,
sapık hemşire 40 yıl hapis istemiyle mahkemeye çıkarılmış.
Allah'ım, biz nasıl bir dünyanın içine düştük? Kıyamet mi, yeni Nuh
tufanı mı, neyi lâyık görüyorsan bir an önce başlat da bitsin bu
utanç ve çile... Ama önce bu sapıkların, en ağır cezayı
almalarıyla...