Cumhuriyet tarihimizin en önemli eserlerinden İstanbul
Havalimanı;
Türkiye düşmanlarına, bize karşı güç birliği yapan emperyalistlere
rağmen gururla, onurla hizmete girdi. Neden 'rağmen' diyorum?
Çünkü engellemek adına içeride, dışarıda ellerinden geleni
yaptılar. En son yolumuza 'ekonomik mayınlar' döşediler, yine
durduramadılar.
Çünkü korkuyorlardı.
Neden? İstanbul'un dünyadaki yeni 'havacılık üssü' olmasından...
İstanbul Havalimanı hizmete girince, İngiltere'nin Heatrow'u,
Almanya'nın Frankfurt'u çaptan düşecekti. İstanbul, doğu ile batıyı
birbirine bağlayacak en önemli 'transfer noktası' haline
gelecekti.
Türkiye, dünyanın ekonomik krizlerle boğuştuğu bir dönemde bu dev
yatırımı hayata geçirerek 'prestij, güç ve güven' kazanacaktı.
Bu nedenle İstanbul Havalimanı onların kabusu oldu. Bu projeyi
engellemek için bize karşı topyekun savaş açtılar. Aylar önce bu
sütunlarda okudunuz; ABD, İngiltere ve Almanya'daki
havalimanlarından kalkan THY uçaklarına uygulanan yasak ve kotalar
işte bu 'korkunun' eseriydi. Ama başaramadılar... İnancımızın,
azmimizin karşısında duramadılar. Önlerine koca bir kule diktik.
Artık 'kalkış iznini' bizden alacaklar!
Peki bu muhteşem havalimanını yapıp hizmete açınca her şey bitti
mi? Hayır, asıl şimdi başlıyor. Yeni hedefimiz, İstanbul
Havalimanı'nı dünyaya en iyi şekilde tanıtmak olmalı.
Bunun pek çok yolu var. Ama bir televizyon yazarı olarak rahatlıkla
söyleyebilirim ki, bu işin en kestirme ve etkili yolu televizyon
ekranı.
Özellikle de belgesel kanalları... National Geographic'de,
Discovery Channel'da dünyadaki en zorlu inşaatları tanıtan, mimari
harikaların inanılmaz öykülerini izleyicileriyle paylaşan enfes
programlar var.
İstanbul Havalimanı'nın inşa öyküsü mutlaka bu belgesellerden
birine konu edilmeli, hükümetimiz bunu sağlamak için etkin olarak
devreye girmeli.
Bir de National Geographic'de büyük ilgiyle izlenen bir havaalanı
belgeseli var. Tekrarlarıyla birlikte haftada en az üç kez ekrana
geliyor.
Bu program sayesinde ben Dubai Havalimanı'nı adeta ezberledim.
Kayıp bavulları bulmakla görevli Abdülselam'ın adını bile bu sayede
belleğime kazıdım.
Eminim, İstanbul Havalimanı, Dubai'dekinden çok daha ilginç ve
ibretlik hikayeler barındırıyordur. Öyleyse?
İtelim gaz kolunu ileriye, hem havalanalım, hem tanıtalım, hem de
Türkiye düşmanlarına havamızı atalım...