Gazete ve televizyon haberciliğinde izlenen yol ve yöntemler giderek daha fazla tartışılır oldu. Bu haftaki okur köşemize de, değerli takipçimiz Haluk Zırh'ın bu konuda verdiği örneklerle başlıyorum:
"Günaydın Sayın Aytuğ. Semih Sancar Paşa'mızın madalyalarının satıldığını sizin köşenizden öğrendim. Televizyon haberlerinde verildi mi bilmiyorum, çünkü mümkün olduğu kadar az haber izlemeye çalışıyorum. Bu olay, maalesef son zamanların hastalığı olan vefasızlığın, ülkemizde gittikçe yayılmaya başladığının bence en güzel göstergesi. Siz köşenizde bu olayı duyurduktan sonra resmi makamlardan bir açıklama yapıldı mı ve dediğiniz gibi hangi gazeteci gidip bir araştırma yapma ihtiyacı duydu acaba? Çünkü magazin değeri yok haberin. Ama sanat dünyasından herhangi biri çocuğuna doğum gününde bir parti yapsa, baş sayfalara manşet olurdu. Maalesef bu hale geldik. Sancar Paşa'mıza Allah'tan rahmet, geride kalanlarına da sabırlar dilerim.
Yüksel Bey, hazır konu habercilikten açılmışken; iki gündür televizyon kanallarımızın haberlerinde, Türkiye ile İran'ın Kandil'e ortak operasyon yapacağı şeklinde çok detaylı bilgiler veriliyor. Siz de az çok bilirsiniz, askerin yapacağı operasyonun bu şekilde reklamı yapılır mı hiç? Allah aşkına, operasyon yapılırsa o Kandil'de terörist sizi bekler mi? Hal böyle olunca, haberin bizler üzerinde inandırıcılığı kalmıyor maalesef. Tavşana kaç, tazıya tut misali...