Türk dizi sektörünü dibe vurmaktan Kore yapımları kurtardı desem
yeridir. Senaryo sıkıntısı çeken, birbirinin kopyası diziler
milleti ufak ufak ekrandan uzaklaştırmaya başlamışken imdada Kore
yapımlarından devşirilen hikayeler yetişti.
Koreli ve Türk izleyicilerin kimyalarının birbirini tuttuğunu fark
eden yapımcılar dört elle bu dizilere sarıldılar. Bir, iki derken
ekranlarımızı Kore orijinli diziler kapladı. Artık yapımcılar hiç
riske girmiyor, tutan dizileri alıp sahnesi sahnesine kopyalayarak
Türkiyelileştiriyorlar.
Ancak küçük (!) bir sorun çıkıyor. Adamların en uzun hikayesi 13
bölüm. Bizim ise yılda 40 bölümden en az üç yıllık (120 bölüm)
dizilere ihtiyacımız var. Peki ne yapıyoruz? Diziyi iki ucundan
tutup çekiştirerek "sündürüyoruz." Belki de bu dizi uzatma işini
dünyada bizden iyi yapan yok. Eminin orijinalini yazan Koreli
senarist de ortaya çıkan bu "yeni esere" hayranlık duyarak
"Adamlarda bu kadar maharetli senarist varken bizim diziye niye
kamyonla telif ücreti ödediler ki?" diye soruyordur.
Benim neslim hatırlar. 5 kişilik eski Amerikan otomobillerini
ortadan kesip, araya parça koyarak uzatır, 8 kişilik hale getirerek
dolmuş yaparlardı. Şimdi aynı...