Geride bıraktığımız 30 gün, adeta ülkemizin ev sahipliği yaptığı
bir Kötülük Olimpiyatı gibiydi. Şeytanlık branşındaki tüm rekorları
kırdık.
8 yaşındaki kızımız, adı aile olan bir şer çetesi tarafından
insafsızca, imansızca katledildi.
Daha 2 yaşındaki bir bebeğe tecavüz edildi. Zavallı yavrucak halen
yoğun bakımda hayata tutunmaya çalışıyor.
26 suçtan sabıkalı Deccal, dünyalar güzeli bir kadın polisimizin
kafasına sıktı.
İki kadın, zihinsel engelli çobanı bir buçuk saat boyunca sopayla
dövüp, sonra halay çekti.
İspanyolca öğretmeni, 14 yaşındaki öğrencisiyle birlikte oldu, "Ben
onu 16 yaşında sanıyordum" dedi.
9 yaşındaki çocuk yolda silahlı saldırıya uğrayıp, yaralandı.
Kendime "Neden bu kadar kötü olduk?" diye sordum. Gerekçe değil,
mazeret hiç değil ama aklıma şunlar geldi:
Terör, salgın, deprem, savaş korkusu, ekonomik zorluklar ve siyasi
çekişmeler üst üste gelince Türk insanının psikolojisi bozuldu.
Diziler, filmler, şarkılar hep vurma, kırma üzerine
kurulunca...