National Geograpnic'de geçen haftadan itibaren harika bir bilim
kurgu belgeseli başladı.
Adı 'Geleceğe Doğru'... İnsanlığın bir milyon yıl sonra nerede
olacağını sorguluyor. İlk bölümde yapay zeka konusu işlendi.
Daha şimdiden aralarında sohbet etmeye başlayan yapay zeka yüklü
bilgisayar ve robotların gelecekte insanları ikinci sınıf vatandaş
duruma düşürebileceği tehlikesinden söz edildi.
Bu haftaki bölümde ise 'Sonsuza dek yaşamak mümkün mü?' sorusuna
yanıt arandı. Bu konuda bilimin ne kadar büyük bir mesafe kat
ettiğini görmek etkileyiciydi. Günümüzde bile nano teknoloji
sayesinde hastalıklı hücrelere 'nokta atışı' yapılabiliyor.
Gözle görülemeyen robot ilaçlar, hastalıklı hücreyi bulup anında
yok ediyor. Genetik mühendisliği ise hastalıklı ya da anormal hücre
yapısına daha bebekler cenin halindeyken müdahale edebiliyor.
Ayrıca hücre yenilemesi teknolojisiyle daha şimdiden laboratuvar
farelerinin ömrü üç kat uzatılmış durumda.
Belli ki çok yakın bir gelecekte hasta, eksik organlı, yaşlı ya da
anormal ruh yapısına sahip yani 'deli' kimse kalmayacak.
İyi de, 'delilik' hayatı güzelleştiren, farklı kılan renklerden
biri değil mi?
Peki herkes 'normal ve kusursuz' olursa bilim ve sanatta nasıl
ileri gideceğiz?
Unutulmamalı ki, dünyayı değiştiren buluşların sahibi dehalar ile
delileri çok ince bir sınır ayırıyor.
Dünya sanatına yön verenlerin büyük bölümü ise 'hafiften sıyırmış'
tipler.
Onları daha cenin halindeyken 'ayıklamak' hepimize büyük haksızlık
değil mi? Einstein ve Picasso'nun olmadığı bir dünya neye yarar
ki!