1900'lü yılların başında geçim derdiyle kendilerini
Avustralya'ya atan iki Türk gencinin dramatik ve destansı öyküsünü
keyifle ve 'dersler çıkartarak' izledim. 1915'de İngiliz Milletler
Topluluğu'nun boğazları geçip İstanbul'u işgal etmek üzere
Çanakkale'ye saldırmasıyla birlikte bizimkiler bir anda 'düşman'
olarak görülmeye başlıyorlar. Hatta gözü dönmüş bir İngiliz
komutanın zulmüne uğrayıp eşlerini, kundaktaki bebelerini
kaybediyorlar. Onlar da cepheye gidecek asker ve mühimmat dolu bir
Anzac trenini engellemek için iki kişilik bir ordu kuruyorlar.
Gelelim başlığa...