Acayip bir rekorumuz daha oldu. 65-74 yaş aralığında Avrupa'nın
en çok sosyal medya kullanan ülkesi olduk. Bu oran Avrupa genelinde
yüzde 34 iken, bizde ise yüzde 71'e çıktı. Yani... Ninelerimiz ve
dedelerimiz Facebook'a, Instagram'a bakmak için ellerinden cep
telefonlarını düşürmez oldu. Peki bu iyi bir şey mi, yoksa kötü
mü?...
Bana göre faydasından çok, zararı var.
Yaşlılar eğer aktüaliteden haberdar olmak, günlük gelişmeleri takip
etmek için sosyal medyaya giriyorlarsa, bunun hayatlarına olumlu
bir yansıması olabilir. Ama sırf magazin dedikodusu öğrenmek, konu
komşu nerede ne yapmış diye araştırmak veya sırf zaman öldürmek
niyetiyle telefonlarına esir düşüyorlarsa işte bu çok vahim bir
durum!
Zira sürekli ekrana bakmanın zihin tembelliğine yol açtığı,
insanları hantallaştırdığı artık bilimsel bir gerçek.
Özellikle ileri yaşlarda televizyon, tablet ve cep telefonu; hem
insanları hareketsiz bırakıp, yaşlanmayı hızlandırıyor, hem de
Alzheimer'ı tetikliyor.
Sosyal medya bağımlılığı, 'yapay' bir sosyalleşmeye yol açıp, başta
Alzheimer ve Demans olmak üzere ileri yaş hastalıklarının etkisini
arttırmasına sebep oluyor.
Yakın çevremde yaşlıların tamamen cep telefonlarına bakarak adeta
paralize olduklarına şahit oluyorum.
Ormandaki ağaçlar kadar yalnızlar. Eskiden aynı bankta oturup
birbirleriyle sohbet eden yaşlı insanlar, şimdi bırakın muhabbeti,
cep telefonlarından başlarını kaldırıp birbirlerinin yüzlerine bile
bakmıyorlar.
Kıraathanelerde, metroda, durakta kitap okuyan ya da bulmaca çözene
de rastlamaz oldum.
Evlerde de artık örgü ören, kanaviçe işleyen, dantel yapan
anneanne, babaanne kalmadı. Artık onları cezbeden tek etkinlik,
ekranda parmakla görüntü kaydırma...
Sosyal medya bağımlılığının özellikle genç nesilleri tehdit
ettiğini konuşup duruyoruz.
Oysa yaşlılar üzerindeki tehdit çok daha büyük.
Eminim bu salgın; Alzheimer, demans, Parkinson, şeker, yüksek
tansiyon, obezite, eklem romatizması, kireçlenme gibi ileri yaş
hastalıklarında büyük bir patlama yaşanmasına yol açacak. Yani bu
yeni 'rekor' bize hiç iyi gelmeyecek. Benden söylemesi...
Islıklamayın şu milli marşları!
Ne kadar ayıplamıştık, milli marş seremonisi sırasında bizim kadın
milli voleybolcuları ıslıklayan Yunan seyircisini... "Bir de
kendilerini medeniyetin beşiği falan sayarlar" diye dudak bükmüştük
onlara.
Ali Sami Yen'de İzlanda Milli Marşı sırasında bizim seyircimizin
yaptıklarını görünce yerin dibine geçtim!
Sebebi ne olursa olsun, bir milletin marş ve bayrak gibi kutsal
değerlerine saldırmanın izahı olamaz. Hele konukseverliği ile
dünyaya nam salmış biz Türkler için... Halbuki biz, İzmir'in
işgalden kurtarılması sırasında çiğnemesi için ayağının önüne
serilen Yunan bayrağını yerden kaldıran bir Ata'nın evladıyız.
Yanlış yoldayız, yanlış...
Milli marş ıslıklamak neye yarar? Bizi küçültmeye ve rakibi motive
etmeye...
İktisada giriş-çıkış
Gazetemizin ekonomi yazarlarından Prof. Dr. Emre Alkin'in yeni
kitabı 'İktisattan Çıkış'ı görünce üniversite anılarım
canlandı.
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde merhum babası Prof.
Dr. Erdoğan Alkin'den ekonomi dersi almıştım. Değerli hocamızın
yazdığı 'İktisada Giriş' kitabı da elimden düşmezdi. Erdoğan Hoca,
ekonomik kavramları yemek tarifleri ile anlatmayı pek severdi.
Örneğin, makro ekonomiyi tarif ederken, lahmacun yapımını örnek
verirdi. Onun keyifli anlatımı sayesinde sağlam bir temel ekonomi
bilgim oluşmuştu.
Oğlu Emre Alkin'in kitabını da aynı merakla okuyacağım.
Babası ile iktisada girip, oğluyla iktisattan çıkmak da ilginç
olacak doğrusu...
Gaf kürsüsü
"Bu sene limonda dekolte düşük..." (CNN Türk'teki haber bülteninde
Mersinli limon üreticisi 'rekolte' demeye çalışırken..)
Zap'tiye
Ego açlık sınırı açıklandı:
Instagram'da 100'ün altında beğeni almak!
Ne demiş?
"Kader yol değildir, yol ayrımıdır. Direksiyonun başına geçip sen
çevireceksin. Sapacağın her yol yeni bir hayattır." (atv dizisi Bir
Zamanlar Çukurova'da Fekeli'nin sözü)