Atv'nin yeni dizisi Vermem Seni Ellere'yi izlerken hem gururlandım hem de mahcubiyet yaşadım. Gurur duydum, çünkü dünyanın en güzel ülkesinde yaşadığımı bir kez daha anladım. Utandım, çünkü Türkiye'nin hemen her yerini görmeme rağmen bir türlü Ordu'ya gidip bu resim sergisi gibi şehri görmek nasip olmamıştı. Dizi sayesinde Karadeniz'in şahane yaylalarını, vadilerini, akarsularını, her virajda değişen başı dumanlı manzaralarını içime sindire sindire seyrettim.
Ne yalan söyleyeyim, Ordu başrolü çalınca, hikayenin içine girmekte zorlandım ve "Gidince mutlaka şurayı da görmeliyim" diye planlar yaptım. İnşallah, Vermem Seni Ellere bizi Ordu'ya doyurur. Diğer pek çok dizide olduğu gibi ikinci bölümünde İstanbul'a taşınmaz.
Dizinin genç ve isimsiz oyuncuları kısmen başarılıydı. Özellikle Emre Bey'in geleceğini çok parlak gördüm. Cihat Tamer'i izlerken de "Tiyatronun ve sinemanın olgun oyuncularına neden daha fazla rol verilmez?" diye kendi kendime düşünmeden edemedim. Büyükbaba...