GÜNAYDIN'ın sadece bir magazin ilavesi olmanın ötesine geçip her türden kültür ve sanat faaliyetine geniş yer ayıran bir 'özel gazete' haline gelmesi ve bu konuda medyaya önderlik etmesi de bizim için ayrı bir gurur kaynağı. SABAH Yıldızları organizasyonu ise grubumuzun bu konudaki duyarlılığını belgeleyen, taçlandıran en son atılım oldu. Başta çalışkan halkla ilişkiler müdiremiz Fecir Alptekin olmak üzere emeği geçen herkesi yürekten kutluyorum.
Bu yıl pek çok ödül töreni oldu. Çoğunluğu, popüler magazin karakterlerinin, uçucu şöhret sahiplerinin, günübirlik başarı avcılarının sözde ödüllendirildiği köksüz organizasyonlar olmaktan öteye gidemedi.
SABAH Yıldızları ise bu konuda fark yarattı, ödül organizasyonlarına 'derinlik ve anlam' kattı.
Çünkü ödüllendirilenler, gerçek kültür sanat emekçileri ve onlara destek sağlayan kurumlardı.
Adını ilk kez duyduğum pırıl pırıl genç sanatçıları sahnede görmekten büyük keyif aldım. Ödüllendirilmeyi, desteklenmeyi, teşvik edilmeyi ve tanınmayı asıl hak edenler onlardı çünkü. İnternette yaydığı tek şarkıyla milyon tık alıp isminin önüne 'şarkıcı' ibaresi ekleyenler ya da iki diziden milyonlar kaldırıp kültür sanat adına hiçbir üretimi olmayan sözde 'oyuncular' değil. Ödüller; edebiyatçılara, enstrümanistlere, heykeltıraşlara, ressamlara, şairlere giderken hepsini avuçlarım patlayıncaya dek alkışladım.
Türkiye'nin kültür sanat bahçesine tohum üstüne tohum eken bilge çınarlara verilen özel ödüller de yerli yerindeydi. Sait Halim Paşa Yalısı'ndaki ödül gecesine katılım kalitesi de muazzamdı. Ülkenin kültür sanat yaşamına katkı veren 'gerçek' sanatçıların, iş ve fikir adamlarının neredeyse tamamı oradaydı. Her biri 'aydın/ sanatçı' sıfatını sonuna kadar hak eden 'efsane' jürinin büyük bir hakkaniyetle belirlediği ödüller arasında 'boşa giden' tek bir tanesi yoktu.
Genç bir oyuncu dostumun bana söylediği cümle ise geceyi özetlemeye yetti:
"Körler ile sağırların birbirini ağırladığı değil; gören ve duyanların ödül alıp verdiği bir gece..."