Aslında ekranda neyi izleyip neyi izlemeyeceğimize kanal
yöneticileri, yapımcılar, reklam verenler değil; 2 bin küsur
'sıradan' kişi karar veriyor. Onlar reyting ölçüm sisteminin
seçilmiş denekleri. Evlerinde 'peoplemeter' denilen ölçüm cihazları
var. Ailenin her üyesi, o uzaktan kumandaya benzer alette bir tuş
olarak temsil ediliyor. Ekran başına geçtiklerinde o tuşa
basıyorlar. Sisteme gönderilen sinyal o sırada o evdeki deneklerin
neyi, ne kadar, ne zaman izlediklerini belirliyor. Sonra
Türkiye'nin dört bir yanından gelen o sonuçlar birleştirilip
reyting verisine dönüştürülerek, her sabah saat 10.00'da kamuoyu
ile paylaşılıyor. Reklam veren de o verilere bakarak hangi yapıma
reklam verip hangisine vermeyeceğini kararlaştırıyor.
Reklam ve sponsor bulan, ekran yaşamını sürdürüyor, bulamayan çöpe
gidiyor.
Aslında seçilmiş o 2 bin küsur kişi, sadece bu ülkenin televizyon
tercihlerine yön vermiyor; kültürünü, sanatını, yaşam felsefesini,
hayata dair talep ve beklentilerini, ekonomik açıdan neyin üretilip
nereye yatırım yapılacağını da biçimlendiriyor. Yani
zannettiklerinden çok daha büyük bir sorumlulukları var. Var da,
acaba bunun farkındalar mı; işte orası biraz meçhul.