Madem günlerden pazar; öyleyse ağır, ağdalı, kasvetli konular yerine, şöyle biraz sabun köpüğü kıvamında bir yazıyla başlayalım istedim.
Efendim; bedduanın kötü bir şey olduğunu biliriz de, sinirlendiğimiz zaman kendimize hakim olamayız. Eminim pek çoğunuzun ağzından istemeden de olsa beddua cümleleri dökülmüştür. Peki bedduanın televizyoncası olur mu? Sizin yerinize bu saçma sapan soruya ben cevap arayıp kendimi helak ettim. İşte televizyon bedduaları:
'Çarkıfelek' çevirirken straplez bluzunun yakası aşağı kaysın.
Telefon jokerinin o anda interneti kesilsin.
İzdivaç stüdyosunda beğendiğin kıza locadan dört talip çıksın.
Facebook'a koyduğun bikinili fotoğraf, sabah magazin masalarında lime lime edilsin.
Ailene gece ders çalışmak için evinde kaldığını söylediğin Merve, Müge Anlı'ya çıkıp her şeyi itiraf etsin.
Rasim Ozan Kütahyalı ile Nihat Doğan'ın diline düşesin.
'Kim Milyoner Olmak İster?'in ilk sorusunda elenesin.
'O Ses Türkiye'de dört koltuk birden dönsün, hepsi de boş olsun.
Canlı yayında yaka mikrofonun göbeğine kaysın, karın gurultunu Türkiye duysun.
Stüdyo makyajını yapan, sevgilinin eski aşkı çıksın da seni maskaraya çevirsin.
Evini satıp yaptığın diziyi, reyting listesinin ilk 100'ünde göremeyesin.
20 yıldır emek verip geliştirdiğin yarışma formatını bir başkasının imzasıyla ekranda göresin.