Pazar günü bu sütunlarda kaleme aldığım 'Diziler okyanusunda
deniz bitti mi?' başlıklı yazı büyük ses getirdi.
Dizi senaryolarının 'kuraklığından' yola çıkıp reytinglerin nasıl
'dizi yakışıklılarının omzuna yüklendiğini' analiz eden yorumumuza
istisnasız tüm okurlarımız katıldı, destek verdi.
Peki diziler bitti de, programlar bitmedi mi?
Bana soracak olursanız, programların hali daha da içler acısı.
Şimdi size soruyorum; son 10 yılda Müge Anlı ile Tatlı Sert ve
Survivor dışında reytinglere uzun süreli egemen olan bir format
çıktı mı?
Bilgi yarışmalarında bırakın Kim Milyoner Olmak İster?'in eline su
dökecek, bir adım yanına yaklaşabilecek yeni bir programa
rastlayabildiniz mi?
Gündüz kuşağı ise son kullanım tarihi çoktan geçmiş izdivaç
programlarına terk edilmiş durumda. Seneye çıkarlar mı bilmem.
Sözde moda programı diye ekrana sürülen ama genç kızların göbek
taşında toplanmış 'dedikoducu mahalle karıları' gibi sürekli
birbirlerine hakaret edip çemkirdikleri ucube formatların da biri
bitiyor, diğeri başlıyor. Tuttuğundan filan değil ha, çaresizlikten
ekrana sürülüyorlar.
20 yıldır talk şov denilince hâlâ Beyazıt Öztürk ve Okan Bayülgen
akla geliyor.
Son iki yıldır 'birazcık' da 3 Adam... Okeye dördüncüyü bulana aşk
olsun!
Gezi programı denince, yaka mikrofonuyla köy köy dolaşıp sözde
yerel lezzetleri tanıtmak adına tandırın başına çöküp löp löp yutan
programcılardan ötesi gelmiyor bizimkilerin aklına.
Prime time denilen o en değerli akşam kuşağı ise yıllardır dizilere
teslim edilmiş durumda. Kanal yönetimleri parasını verip
getirttikleri kaseti takıyorlar oynatıcıya...
Gerçekte 'video dükkan işletiyorlar' ama bunun adına
'televizyonculuk' diyorlar.
Ama suç sadece yapımcılarda, sunucularda, kanal yöneticilerinde
değil tabii ki.
Önüne konulan temcit pilavına her sezon sorgusuz sualsiz kaşık
sallayan biz izleyiciler de bu 'kabızlığın' sorumlusuyuz.