11 kadının yaşamını yitirdiği korkunç uçak kazasının haberi
ekranlara düştüğü dakikalarda ben National Geographic kanalındaki
'Uçak Kazası Raporu' belgeselini izliyordum. Belgesel, gizemli uçak
kazalarının uzman ekipler tarafından nasıl titizlikle incelenip
açıklığa kavuşturulduğunu anlatıyordu. Son vakada; uzmanlar uçağın
düşüş nedenini araştırırken, 100 milyarda bir olasılık içeren
meteor çarpma ihtimalini bile değerlendirdiler.
Sonunda uçağın düşüş nedeni anlaşıldı. Kabin ekibi, (üç erkek pilot
ve bir hostes) uçak kalkışa hazırlandığı sırada tüm dikkatlerini
operasyona odaklamaları gerekirken 'geyik' yapıyorlardı.
Aniden kalkış sıraları öne alındı, kule hazır olmalarını
istedi.
Panikle uçuş prosedürlerini uygularken, çok önemli bir detayı
atladılar; kanatlara ekstra kaldırma gücü sağlayan flapları
açmayı... Aslında Boeing 737'lerde bu tür pilotaj hatalarını haber
veren bir uyarı sistemi vardı. Ancak sistemin düğmesi ve yay
düzeneği oksitlendiği için çalışmadı. Zaten genellikle facialar
için tek bir neden yetmez. Birden fazla olasılık, büyük bir
talihsizlik eseri (kader mi desek yoksa!) art arda sıralanır ve
büyük kazalar meydana gelir. Bu olayda da öyle olmuştu. Kokpitte
bulunan hostesin gereksiz muhabbeti nedeniyle pilotların dikkatinin
dağılması, kulenin kalkış sırasını aniden değiştirmesi, kabin
ekibinin "Durun biz daha hazır değiliz, ek süre istiyoruz" diyecek
yerde hemen kalkışa geçmesi, uçağın gerekli bakımlarının
yapılmaması nedeniyle uyarı sisteminin devreye girmemesi birbiri
ardına eklenince, dünya havacılık tarihinin en büyük facialarından
biri yaşanmıştı.
Bizdeki kazanın üzerinden üç gün geçti ama biz daha kazanın 'teknik
sorgulamasına' gelemedik. Neden?
Çünkü işin sosyal yönü, teknik yönünü gölgeledi de ondan.
...