Yüksel Aytuğ Sabah Gazetesi

Yazmamak beni öyle şişirdi ki...

Merhaba sevgili dostlar. Küçük bir sezon arasının ardından işte bu köşede sizlerle yeniden birlikteyiz. Yazı yazmanın benim için meslek değil, 'terapi' olduğunu bu tatilde çok daha iyi anladım....

14 Ağustos 2018 | 3.133 okunma
Merhaba sevgili dostlar. Küçük bir sezon arasının ardından işte bu köşede sizlerle yeniden birlikteyiz. Yazı yazmanın benim için meslek değil, 'terapi' olduğunu bu tatilde çok daha iyi anladım. Yazmadığım günlerde içim şişti, fikirler, yorumlar adeta beynimden taştı. Bana 'Ah şimdi klavye başında olmak vardı...' dedirten pek çok yazı konusunu ıskalamanın verdiği rahatsızlık içimi kemirdi. İşte uzun uzun yazamadığıma üzüldüğüm olaylardan kısa kısa notlar:

AH O İKİ ÇOCUK
İki çocuğun yüzü gözlerimin önünden bir türlü gitmedi. Biri, asker eşini ziyaretten dönen annesi Nurcan Karakaya ile birlikte PKK'nın kalleş pususuna kurban giden 11 aylık Bedirhan'ın, babasının asker kepiyle verdiği o pozu... İkincisi, Filistinli baba müsveddesinin, minicik evladını kaldırıp kaldırıp bariyerlere vurduğu o tüyler ürpertici anların ardından çocuğun asfalt üzerinde kanlar içindeki hali... Çocuklara acıyacak kadar bile vicdanları kalmamış mahluklarla aynı havayı solumaya mecbur olmak ne acı... Gaz maskesi takmayı bile düşündüm vallahi!..

'TRT ÇOCUK' LİNCİ
Bu aralar lince fena halde sevdalandık. Durum son derece tehlikeli bir hal aldı. Herkes kendi adaletinin peşinde. En küçük bir şüphe bile galeyana sebep oluyor. Böyle olunca kurunun yanında yaşlar da kavruluyor. Hele sosyal medyadaki linç çılgınlığı en kötüsü. Birileri, TRT Çocuk kanalındaki çizgi filmde adamın eşeğe tecavüz ettiğini gördüğünü yazdı. Aman Allah'ım, bir linç kampanyası ki, eşi benzeri yok. Yahu TRT'ciler akıllarını peynir ekmekle mi yedi? Çocuk kanalında tecavüz görüntüsüyle 'subliminal mesaj' verecek halleri mi var? Böyle bir olaydan TRT Çocuk kanalı nasıl bir menfaat sağlamış olabilir ki? Allah hepimize akıl fikir ihsan eylesin...

ŞAHANE MİNİKLER
Çocuklarla başladık, devam edelim... Tatil süresince bana en keyif veren program, TV8'deki 'O Ses Çocuklar' oldu. Tüm masumiyetleri, içime huzur veren neşeleri ve ağzımı açık bırakan yetenekleri ile beni mest ettiler. Hatırlayın, bu program için bir dönem TV8'e astronomik cezalar kesilmişti, 'Çocukların bedensel ve ruhsal sağlığını tehdit ettiği' gerekçesiyle. Yahu aileleri onları müziğe teşvik etmiş, onlar da notaların dünyasında kendilerine yeni bir masal yaratmış, onu bizimle paylaşmışlar. Çocukların bedensel ve ruhsal sağlığını korumak için bundan daha güzel bir yol olabilir mi? O cezaları bu programa layık görenler ne kadar utansa azdır. Bu arada Burak Kut'un çocuklarla iletişimine ve bu alandaki yaratıcılığına bayıldım. Acilen çocuklarla birlikte özel bir müzik programı yapmalı. Tıpkı bir zamanlar pazar sabahları hemimizin burnunu ekrana yapıştıran Danny Kaye gibi...

DENİZ KIZI TAŞLAMAK
Beni ekran karşısında şoke eden haberlerden biri de Antalya'dan geldi. Bir kadın, çocuğuyla paylaşacağı bir anısı olsun diye 'deniz kızı' kostümüyle sahilde fotoğraf çektirmek istemiş. Dört maganda çevresini sarmış. 'Sen misin denizkızı olmaya niyetlenen?' diyerek başlamışlar kadını taşlamaya... İyi ki Kopenhag'da yaşamıyorlarmış. Limanın girişindeki üstsüz denizkızını dinamitle havaya uçururlardı vallahi... Köylülerimiz uzaylı taşlıyor, kentlilerimiz AVM'de Noel Baba dövüyor, sahildeki delikanlılarımız(!) denizkızını recm etmeye kalkışıyor. Hayal kahramanlarına bile tahammül edemeyenlerin coğrafyasında insan hayal kurmaya bile ürküyor.

PİZZAYA FIRÇA ATMAK
İlginç tatil haberlerinden biri de Çeşme'den geldi. Restoranın biri 500 liraya pizza satıyormuş. Show Haber muhabirleri olayı yerinde inceleyip bu ilginç pizzanın hazırlanışını ekrana yansıttılar. Bir de baktım şef, bildiğimiz yağlı boya fırçasıyla pizzanın üzerine yağ sürüyor. Yahu fiyatı 500 lira olan pizza, silikon fırçayı hak etmez mi? Ya müşteri 500 lira bayıldığı pizzanın içinden 'at kılı' çıktığını görürse?

YAŞA HINCAL USTA
Tatilde beni en çok etkileyen yazı Hıncal Ağabey'den geldi. Tam da 10 kilometre yakınındayken, Sabahattin Ali'nin kaleminden öyle bir Hasanboğuldu yazısı paylaştı ki, defalarca gitmeme rağmen bu cennet yöreyi ziyaret etmek için bana yeniden plan yaptırdı. Zaten Kuzey Ege'nin dört bir yanı ayrı cennet. Pınarbaşı, Başdeğirmen, Mıhlı Şelalesi, Ayazma... Bu saklı cennetlerin çoğunun yolu kötü. Durumu görece iyi olanlarında ise turistik hizmet hak getire... Biraz altyapı yatırımı, biraz ilgi ve destekle her biri ayrı bir turizm cenneti haline gelecek bu hazinelerin farkına bir varabilsek... Ne dersiniz? Özlemiş miyiz birbirimizi?..

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Bu duruşmalar canlı yayınlanmalı 22 Kasım 2024 | 169 Okunma Mesele 8 bin lira değil anlamadınız mı? 21 Kasım 2024 | 551 Okunma Sosyal medya geneleve döndü 20 Kasım 2024 | 998 Okunma Ahlaklı esnafa mektubumdur 19 Kasım 2024 | 257 Okunma Bir gün cayır cayır yanacağız!.. 17 Kasım 2024 | 141 Okunma