Haber bülteninde izlediğimde tüm psikolojimi alt üst eden "Yerel
gazeteciye dayak" görüntüsü gözümün önünden bir türlü gitmiyor.
Balıkesir'de kendi halinde yemek yiyen gazeteci Hakan Sataroğlu'na
garezi olan CHP'nin Burhaniye Belediyesi Meclis Üyesi Hasan Bayram
saldırıyor. Önce başında şişe kırıp yumrukluyor, sonra yere düşen
Sataroğlu'nun başına tekme atıp bayıltıyor. Ardından da yerde
baygın halde yatan adamı defalarca yumrukluyor. Saldırı, en hafif
tabiriyle hunharca.
Benim burada bahsetmek istediğim ise saldırının insanlık dışı
boyutu değil. Aynı "gerçeklikle" yaşayıp aynı şartlarda
mesleklerini icra etmek zorunda kalan yerel basındaki cefakar
meslektaşlarımızın durumu. Arkalarında ulusal bir yayın grubunun
gücü, üstlerinde ise aynı gücün koruyucu şemsiyesi olmadığı için
her daim kaderleriyle baş başa olmak zorundadırlar. Bu nedenle
baskıyı, darbeyi, tehdidi, şantajı tek başlarına göğüslemek
işlerinin bir gereğidir. Çoğunlukla ajanslarla çalışacak, komisyon
ödeyecek paraları olmadığı için çıkardıkları gazeteyi, dergiyi,
hazırladıkları haber sitesini yaşatabilmek adına reklam ve ilan
almak için bizzat kapı kapı dolaşmak zorundadırlar. Yerel
yöneticilerle aralarını...