Memleket daha Birinci Dünya Savaşı'ndan bile çıkamamıştı. Elde
yok, avuçta yoktu. Millet sofrasına koyacak ekmek bulamazken bir
önder çıkıp "Ya istiklal, ya ölüm" dedi. "Hattı müdafaa yoktur,
sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır" dedi. "Geldikleri
gibi gidecekler" dedi.
Ama bu savaş dediğini kazanmak için silah lazımdı, mermi gerekti.
Düştü fukara halk o önderin peşine. Ali Dayı tüm varlığı olan iki
ineğinden birini satıp parasını gönderdi. Çiftçi Hayri tek öküzünü
satıp, kendini koştu kara sabanın önüne ki mermi alınabilsin
mavzerlere... Fatma Bacı çıkarıp alyansını koydu zarfın içine,
gönderdi Kemal'ine...
Emine kocasını şehit vermişti Çanakkale'de... Verecek hiçbir şeyi
yoktu. Dediler ki "Top mermisi götürülecek cepheye..." Atıldı, "Ben
götürürüm" diye... Yağmur bastırdı yolda. Kağnıdaki top mermileri
ıslanırsa bir işe yaramazdı, biliyordu. Sırtında taşıdığı iki aylık
bebesini sardığı battaniyeyi alıp, top mermilerinin üzerine
örttü...
750 lira vermemek için 200 bin liralık kredi kartı...