Türkler tarih boyunca bağımsızlığına önem vermiş, aksini felaket olarak görmüştür.
Ancak özellikle 80’li yılların başından itibaren küreselleşmenin yaygınlaşmasıyla beraber bağımsızlık kavramında bir esneme yaşanmaya başlamıştır. Ekonomik liberalleşme ile birlikte ülkelerin birbirlerine bağımlılığı artmıştır.
Küreselleşme ile beraber artan ekonomik bağımlılık giderek siyasi, askeri, adli, teknolojik, kültürel vb. gibi diğer alanlara yayılmıştır.
ABD, Birinci Dünya Savaşı sonrasında kapitalist ekonomik sistem üzerinden kurduğu küresel hegemonik gücü ile ülkeleri kendisine bağımlı hale getirmiştir.
Örneğin; İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’da Almanya, Asya’da ise Japonya’ya yaptığı ekonomik yatırımlar (!) ile kalkınmalarını sağlamış ve dünya tüketim merkezi olma özelliği ile bu ülkelerin ürettiği sanayi ürünlerini bu ülkelerden ithal etmişti.
Ancak bu ülkelere olan borcunu ödeyemediği için bu ülkelere “Eğer ülkenizin ekonomik ilerlemesini sürdürmek istiyorsanız dış ticaret fazlası paraları benim bankalarımda tutun ki size borcumu ödeyebileyim. Böylece siz de sektörel ilerlemenizi devam ettirebilirsiniz.” Teklifini sundu.