15 Temmuz'a hâlâ darbe girişimi diyenler var! Acaba bu insanlar,
asıl darbeyi zihnen yediklerinin ne kadar farkındalar?
15 Temmuz, bu toplumun bu topraklardaki bin yıllık varlığına
saldırının son perdesiydi!
15 Temmuz, bu toplumun yeniden medeniyet yürüyüşüne soyunmaya
kalkışmaması için bir asırdır karşı karşıya kaldığımız bütün askerî
darbelerin, siyasî darbelerin ve ontolojik / varoluşsal darbelerin
son halkasıydı.
15 Temmuz, bu toplumun, yeniden tarihî atılım gerçekleştirecek
tarihî derinliğine, kültürel zenginliğine, medeniyet dinamiklerine
yapılmış bir saldırıydı.
BATILILARIN GÖRDÜĞÜ, BİZİM GÖREMEDİĞİMİZ YAKICI GERÇEK: BU TOPLUMUN
RUHU!
Soru şu burada: Bu toplum, yeniden tarih yapabilecek maddî ve
manevî imkânlara, fikrî ve kültürel kaynaklara ve bunun için yol
gösterecek hakikat adamlarına sahip mi gerçekten?
Bilkuvve olarak evet; ama bilfiil olarak hayır!
Fakat Batılıların gördüğü ama bizim seküler veya İslâmî
kesimlerimizin “aydın”larının henüz göremediği yakıcı gerçek şu:
Türkiye, bilkuvve sahip olduğu maddî ve manevî imkânları, fikrî ve
kültürel kaynakları ve bunun için yol gösterecek hakikat adamlarını
bilfiil hayata ve harekete geçirmek için hazırlanıyordu.
Sözgelişi, Somali'ye el uzatmış, Somalili mazlum insanları
-Allah'ın lûtfu ve inayetiyle- açlıktan kurtarmıştı!
Yine 3 milyondan fazla Suriyeli mazluma kucak açmış ve ülkede büyük
ölçekli hiç bir sorun yaşanmamıştı!
Ve son olarak Erdoğan, özellikle 2011'den itibaren, bütün yaptığı
önemli konuşmalarda, Bosna'dan Yemen'e, Kafkaslar'dan Patani'ye
kadar bütün mazlumların yanında olduğunu, hâmisi olduğunu,
mazlumların dertleriyle hemdert, hemdost ve hemhâl olduğunu
haykırıyordu!
Ne oldu, biliyor musunuz?
Bu üç temel meselede Türkiye'nin bilkuvve umut olmaktan bilfiil
umut olmaya doğru adım adım yol aldığı görüldü ve bu, Batılıları
çıldırttı!