Toplum olarak, geleceğimizden, hatta yarınımızdan bile emin değiliz.
Kaygılıyız. Geleceğe, biraz kuşku, biraz da korkuyla karışık bir öz/güvensizlikle bakıyoruz. Günü kurtarmakla meşgulüz. Art arda yaşadığımız “doğal” ve siyasi-kültürel şoklar, depremler, anormallikler, kendimize olan güvenimizi, geleceğe güvenle bakabilme melekelerimizi ve enstrümanlarımızı her geçen gün daha bir yok ediyor gibi.
Her ne suretle olursa olsun, her “kriz durumu”, beraberinde “yeni arayışlar”ı da getirir. Yaşanan krizlerin büyüklüğüyle orantılı olarak “uzun soluklu muhasebeler” yapmaya icbar eder herkesi.
Şu an işte böylesi bir “hesaplaşma”, geleceğe bakma, bir gelecek tasavvuru geliştirme noktasında duruyoruz.
Bugün 18 yıl önce yayımlanan bir yazımı sizlerle yeniden paylaşıyorum.
AYAĞIMIZI “BULUNDUĞUMUZ YER”E SAĞLAM BASMAK...