Hâriciyemiz bir âlem, yaklaşık iki asırdır...
“İşgal edilmiş, kurtarılmış alan” gibi sözümona Türk hâriciyesi. Hep belli aileler, çocukları, torunları cirit atıyor. Ya da belli bir zihniyet, Batı’ya göbekten bağımlı, Batıperest bir “şebeke” hâkim hâlâ Türk hâriciyesine!
HÂRİÇTEN GAZEL OKUYAN HÂRİCİYE OLUR MU?
Hâriciye, bir ülkenin dışa açılan kapısıdır, bağımsızlığının anahtarıdır.
Ama bizim hâriciyemiz, hâriçten gazel okuma yapısıdır, Türkiye’nin gerçek anlamda bağımsız ol-a-madığının ispatıdır.
Oysa gerçekte bir hâriciye hem ülkeyi temsil eder; hem ülkenin dışarıyla ilişkilerini düzenler; hem de dünyaya sunabileceği ufku, iddiayı aktarır; bütün yönleriyle aktarır ve anlatır o ülkenin medeniyet iddialarını ve ufkunu.