Batı uygarlığı, başdöndürdü: Gerçekten de fırtınalı, heyecanlı,
ayartıcı dört asırlık bir serüvene sahne oldu.
Rönesanslardan ve reformasyonlardan, siyasî devrimlerden ve düşünce
devrimlerinden, iktisadî devrimlerden ve cinsiyet devrimlerinden ne
kaldı geriye?
Ortaya ne koydu, insanlık adına, hayatın anlamı adına Batı
uygarlığı? Yeryüzünde adaletin, hakkaniyetin, barışın hâkim olması
adına ne armağan etti insanlığa?
ZİHİNSEL KÖLELİĞE DÖNÜŞEN ZİHİNSEL KÖRLÜĞÜMÜZ
Bu sorular, insanlığın durumu ve geleceği açısından hayat-memat
meselesi olması gereken sorular; ama ülkede öylesine sığ, celladına
âşık bir entelijansiya hatta kitle var ki, insanlığın bu en temel
varoluşsal sorunlarını hatırlatan insanlara, her bakımdan zihinsel
körlük yaşadıklarını gösteren kendi acınası hallerine bakmadan
hemen “gerici, yobaz” damgası yapıştırıyorlar!
Nedir bu?
Yalnızca zihinsel körlük değil, zihinsel kölelik aynı zamanda!
Oysa Batı uygarlığının kurucu düşünürleri de dâhil olmak üzere
belli başlı büyük düşünürleri, Batı uygarlığının ürettiği
tecrübeyi, yol açtığı ontolojik felâketi kıyasıya tartışıyorlar bir
asırdır...
Tabiî bizim celladına âşık tasmalı çekirgelerimizin rahatını
bozuyor bu eleştiriler.
Yeri geldi söyleyeyim: Türkiye'nin en temel sorunu sığlık. Seküler
kesimlerde de, İslâmî kesimlerde de aynen geçerli bu.
NIETZSCHE, BATI UYGARLIĞININ BİTİŞİNİ BİR ASIR ÖNCE İLAN
ETMİŞTİ!
Şunu çok iyi bilmemiz gerekiyor artık: Batı uygarlığı her bakımdan
bitti.
Bu gerçeği Batı uygarlığının en büyük düşünürlerinden biri,
Nietzsche, çok sarih ve sarsıcı bir dille ifade etmişti.